Noyan Doğan

Mehmet Şimşek’in açıkladığı zorunlu afet sigortasının detayı

11 Mart 2024
Geçen hafta, Gaziantep’te, Hasan Kalyoncu Üniversitesi’nde gerçekleşen DASK Depreme Dayanıklı Bina Tasarım Yarışması’nda konuşan Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, bu yılın ikinci yarısından sonra zorunlu afet sigortasını getirecekleri açıkladı.

Açıklama sonrası konu kamuoyunda tartışılmaya başladı. Bazı kesimler de zorunlu afet sigortasını, yeni bir zorunlu sigorta uygulaması geliyor şeklinde yanlış algıladı.

İşin aslı, 2000 yılından bu yana uygulanan zorunlu deprem sigortası yerini zorunlu afet sigortasına bırakacak; artık deprem sigortası olmayacak. Daha açık bir anlatımla zorunlu deprem sigortası ayrı, zorunlu afet sigortası ayrı olmayacak. Hoş, deprem sigortasının, ne kadar zorunlu olduğu da tartışılır. Sadece adı zorunlu. Gerçekten zorunlu olsa, bugün konutların tamamı sigortalı olurdu. Oysa Kahramanmaraş depreminden sonra bile Türkiye genelindeki konutların yüzde 58’i sigortalı.

ZORUNLU DEPREM SİGORTASI KALKIYOR

Peki, getirilmek istenen zorunlu afet sigortası nasıl uygulanacak? Madde madde anlatayım.

-Zorunlu afet sigortası uygulamaya girdiğinde, bugüne kadar DASK kapsamında uygulanan zorunlu deprem sigortası artık olmayacak. Yani, deprem sigortası yerini afet sigortasına bırakacak; konutlar DASK kapsamında, afet sigortası yaptıracak. Uygulama yine zorunlu olacak.

-Zorunlu afet sigortası; başta deprem, sel olmak üzere tüm afetleri kapsayan, bütüncül bir zorunlu doğal afet sigortası olacak. Hatta orman yangını da sigortanın içine dahil edilecek. Böylece konutlara tek bir poliçe üzerinden tüm afet teminatları verilecek.

KONUTTAKİ EŞYA DA SİGORTALANACAK

-Zorunlu afet sigortasının bir farkı da eşyayı da kapsayacak olması. Bugünkü uygulamada, yani zorunlu deprem sigortasında, sadece konutlar için deprem teminatı alınıyor. Zorunlu afet sigortası artık konutun içindeki eşyayı da kapsayacak ve konutun toplam sigorta teminatı içinde eşya da olacak. Mesela, bir selde, konut ve içindeki eşya zarar gördüğünde, zorunlu afet sigortası eşya için de tazminat ödeyecek. Böylece hem konut hem de içindeki eşyalar DASK kapsamında oluyor.

Yazının Devamını Oku

Eski mankenin açtığı dava ve sigortasız çalıştırılanların hakları

7 Mart 2024
İsimlerin ve kurumların önemi yok, önemli olan olay.

Gerçi birkaç gündür konu, magazin dünyasının gündeminde, o yüzden kimleri kastettiğimi anlamışsınızdır. ‘Senin magazin haberleri ile ne işin var?’ diyeceksiniz ama konu sosyal güvenliği yakından ilgilendiriyor ve anlattığımda milyonlarca kişiyi de yakından ilgilendirdiğini anlayacaksınız.

Dönemin ünlü manken ve fotomodeli, eski çalıştığı ajansın sahibine dava açıyor. Dava nedeni ise 1991 yılında ajansta çalışmaya başlamasına rağmen, sigorta girişinin 1997 yılında yapılmış olması. Geç sigorta girişinin yapıldığı ise, EYT’den emekli olabilmek için başvurduğunda ortaya çıkıyor. Hal böyle olunca da eski çalıştığı ajansa hizmet tespit davası açıyor ve sigortasız çalıştığı dönemde oynadığı klibin görüntüleri ile birlikte katalog çekimlerine katıldığı firmaların görüntülerini dava dilekçesine ekliyor. Yani, o dönemde çalıştığını gösteren belgeleri dava dilekçesine delil olarak gösteriyor. Bundan sonrası mahkemenin vereceği karara bağlı.

PRİMLERİ ÖDENMEYEN MAĞDURLAR

Olay magazin konusu olduğundan gündemde ama geçmişte sigorta yapılmadan çalıştırılan ya da sigortası yapılsa bile primleri ödenmeyen milyonlarca mağdur kişi var. Özellikle de EYT düzenlemesi sonrası bu şekilde hak kayıpları ortaya çıkmaya başladı. Peki, bu kişiler, o dönem sigortalı olup olmadıklarını bilmiyorlar mıydı? Geçmişte, sosyal güvenlik işlemleri, e-Devlet üzerinden takip edilmiyordu. Çalışanlar sigorta girişi yapılıp yapılmadığını, yapılsa bile priminin düzenli ödenip ödenmediğini takip edemiyorlardı. Öyle ki, o dönem çalışanlar maaş bordrolarına baksalar bile primlerinin yatırılıp, yatırılmadığını anlamıyorlardı. Ne zaman ki, emeklilik yaşı gelip de SGK’ya başvurduklarında geçmişte sigortalı olup olmadıkları ya da primlerinin yatıp yatmadığı ortaya çıkıyordu.

HİZMET TESPİT DAVASI AÇACAKSINIZ

Peki, sigortasız çalışılan dönemlerin emeklilikten sayılabilmesi için ne yapılmalı, nereye başvurulmalı? Yapılması gereken hizmet tespit davası açmak. Sigorta girişi yapılmadan çalıştırılanlar, sigorta primi eksik yatırılanlar, sigorta girişi yapılmasına rağmen primleri ödenmeyenler, haberi olmadan işe giriş-çıkışı yapılanlar, sigortası geç başlatılanlar; çalıştıkları dönem için, işverene karşı, hizmet tespit davası açabilir. Böylece sigortasız çalışılan süreler ve eksik yatırılan primler hizmet yılına işlenir; bu süreler ve primler emeklilik süresine sayılır. Geçmişte çalışılan işyeri sigortayı yaptırmış ama primleri ödememişse önce SGK’ya başvurup bordroların tespit edilmesi gerekiyor. Bordrolar bulunamıyorsa hizmet tespit davası açılıyor.

Dava açıldığında ise çalışılan günlerin ispatı, davayı açana, yani çalışana ait. Dava aşamasında işe giriş bildirgesi, maaş bordrosu, mesleki kuruluş kaydı, işe giriş çıkış kayıtları gibi o işyerinde çalışıldığını gösteren belgeler gösterilebilir. Hizmet tespit davasında ispat için en sık başvurulan yöntem, aynı işyerinde, aynı dönemde çalışan kişi veya kişilerin tanık olarak gösterilmesidir. Nitekim yazının başında bahsettiğim olayda, fotomodel, çalıştığı dönemde oynadığı klibin görüntülerini delil olarak sunmuş.

ZAMAN AŞIMI SÜRESİ 5 YIL

Yazının Devamını Oku

AYM’nin trafik sigortası iptal kararı kimi, nasıl etkileyecek?

6 Mart 2024
Anayasa Mahkemesi (AYM), trafik sigortasında yıllardır uygulanan iki maddeyi iptal etti, iptal kararı da Resmi Gazete’de yayımlandı.

İptal kararı özellikle aracını satan ve ikinci elde yeni araç alan tüm sürücüleri yakından ilgilendiriyor. Peşin peşin söyleyeyim, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı hem yerinde hem de bir süredir devam eden kaosu bitiren bir karar.

Önce, mevcut uygulamayı kısaca özetleyeyim, sonrasında iptal kararının kimi, nasıl etkileyeceğine değineyim. Bugün aracınızı sattığınızda, 15 gün içinde sigorta şirketine bildirmek zorundasınız. Bildirdiğiniz andan itibaren de 15 gün içinde sigorta şirketi trafik sigortanızı iptal etmek durumunda. Sigorta iptal edilse bile trafik sigortası 15 gün sonrasına kadar geçerli. Araç devirlerinde trafik sigortasının şartları bunu gerektiriyor.

ARACINI SATANLARI İLGİLENDİRİYOR

Aslında, aracı alan kişinin aldığı anda zorunlu trafik sigortasını yeni işleten sıfatı ile yaptırması gerekiyor. Ama böyle bir uygulama getirilmiş. Neden? Olurda satış işleminde süre uzar, sigortasız trafiğe çıkılmasın diye bu maddeler kanuna eklenmiş. Yıllardır da trafik sigortasında araç satışlarında bu sistem böyle yürüyordu.

Malum, eskiden araç devir işlemleri İçişleri Bakanlığı aracılığı ile yapılıyordu ve o dönem Emniyet Genel Müdürlüğü, trafik sigortasındaki 15 gün kuralına bakmadan, aracın yeni sahibine, ‘önce trafik sigortası poliçeni getir, görelim’ diyordu. Sonrasında araç devir işlemleri noterlere devredildi. Noterler araç devir işlemlerinde; nasıl olsa trafik sigortasının 15 günlük geçerlilik süresi var, yeni alan zorunlu sigortasını yaptırır deyip, tamamen iyi niyetli düşünerek, devir işlemlerini yapmaya başladı.

ANAYASA MAHKEMESİ İPTAL ETTİ

İşte olay bundan sonra başlıyor. Aracı alan o 15 günlük süre içinde sigortayı yaptırmıyor, kazaya karışıyor, başka araca zarar veriyor, zarar gören aracın zararını sigorta şirketi ödüyor, sonra da dönüp aracı satan kişiden –trafik poliçesi halen onun üzerinde olduğundan- bu zararı talep ediyor. Yani, hukuk dilinde rücu ediyor. Aracı satan kişi de, ‘ben aracı sattım, alan kişi kaza yapmış, benimle ne alakası var, gidin ondan isteyin’ diyor. Sonuçta olay mahkemeye yansıyor. Böyle birçok açılmış davalar ve binlerce mağdur var. Bu durum son olarak Anayasa Mahkemesi’ne geliyor.

Anayasa Mahkemesi kararını verdi ve trafik sigortasının, ‘sigortacı, aracın devrinin kendisine bildirilmesinden itibaren 15 gün içinde trafik sigortasını iptal edebilir’ ile ‘sigorta, iptal tarihinden 15 sonrasına kadar geçerlidir’ maddelerini iptal etti. Anayasa Mahkemesi’nin Resmi Gazete’de yayımlanan kararına göre, iptal kararı 9 ay sonra, yani Aralık ayının 5’inde uygulamaya girecek.

Yazının Devamını Oku

İşte tamamlayıcı emeklilik sisteminin detayları

4 Mart 2024
Tamamlayıcı emeklilik ne zaman başlayacak, kimleri kapsayacak, tüm çalışanlar sisteme dahil edilecek mi, kıdem tazminatını etkileyecek mi? Bunlar son günlerde okuyuculardan aldığım sorular.

Bir süredir tüm kesimler tamamlayıcı emeklilik üzerine tartışıyor, tartışmalar da kamuoyuna yansıyor. Yansıyınca da özellikle çalışan kesimin kafasında soru işaretleri ve tedirginlik oluşuyor. Neden? Çünkü tartışma tamamen kıdem tazminatı üzerinden yürüyor. Tamamlayıcı emeklilik denilir denilmez, belirli kesimlerden hemen ‘kıdemime dokunma’ tepkisi geliyor. Şimdilik bilindiği kadarıyla, tamamlayıcı emeklilik konusunda okuyuculardan gelen sorulara cevap vermeye çalışayım.

Bu yılın sonunda ya da en geç 2025’in başlarında tamamlayıcı emeklilik sistemine geçilecek. Peki, sistem nasıl işleyecek? Bugün Bağ-Kurluların dışında her çalışan, işvereni tarafından zorunlu olarak bireysel emeklilik sistemi kapsamındaki otomatik katılım sistemine dahil ediliyor ve çalışanın aylık maaşının yüzde 3’ü sisteme aktarılıyor. Devlet de çalışanın maaşından kesilen tutar üzerinden yüzde 30 katkı sağlıyor. Bu sistemde işverenin ise hiçbir katkısı bulunmuyor. Çalışan istediği zaman sistemden çıkabiliyor. Yani giriş zorunlu, çıkış serbest.

İŞVEREN KATKISI GELİYOR

Kısa adı TES olan, tamamlayıcı emeklilik ile kurgulanmak istenen sistemde, çalışanlar işverenleri tarafından yine sisteme zorunlu olarak dahil edilecek. Yeni sistemin bugünkü uygulamadan iki farkı olacak. Birincisi ve en önemlisi, artık işveren de katkı yapacak. İşveren katkısının tutarı henüz net değil ama genel kabul gören oran yüzde 3. Uzmanlar, sistemin başlarında bu oranın yüzde 1 de olabileceği, ancak zamanla yüzde 3’e çıkması gerektiği konusunda hem fikir. İşveren katkısının yüzde 3 olduğu varsayımından örnekleyecek olursak; bugün asgari ücretli bir çalışan, tamamlayıcı emeklilik sistemine girdiğinde maaşından 600 lira kesilecek, işveren 600 lira katkı yapacak, devlet de 180 lira katkı sağlayacak, böylece çalışanın sadece bir aylık birikimi 1.380 lira olacak.

KIDEM TAZMİNATI ETKİLENECEK Mİ?

İkinci önemli fark, tamamlayıcı emeklilikte çıkışlar serbest olmayacak. Emeklilik sistemi olduğu için tamamlayıcı emekliliğe giren, belirli şart ve koşulları sağlayana kadar sistemde kalıp, emekliliği için biriktirecek. Peki, sonunda ne olacak? Çalışan sosyal güvenlik sisteminden emekli olduğunda tamamlayıcı emeklilik sisteminden de emekli olacak; hem SGK’dan emekli aylığı alacak hem de tamamlayıcı emeklilik sisteminden aylık ya da isterse toplu para alacak. Buradan da anlaşılacağı üzere tamamlayıcı emeklilik, sosyal güvenlik sisteminin alternatifi olmayacak; çalışanın emekli olduğunda maaşını tamamlayacak.

Gelelim o kritik konuya; kıdem tazminatına. Tamamlayıcı emeklilik, sosyal güvenlik sisteminin alternatifi olmayacağından, sosyal güvenliğin yerini almayacağından, sadece çalışana emekliliğinde ek gelir sağlayacağından; kıdem tazminatı ile de uzaktan yakından ilgisi olmayacak. Kıdem, İş Kanunu kapsamında çalışanın hakkı ve bu hak çalışan, işveren, sosyal güvenlik sistemi çerçevesinde devam edecek. Tamamlayıcı emeklilik ise bundan tamamen ayrı yürüyecek.

YENİ SİSTEME

Yazının Devamını Oku

Bağ-Kur’lu esnafa erken emeklilik imkânı

29 Şubat 2024
BİR süredir okuyuculardan Bağ-Kur’luların prim gün sayılarının düşürülmesine yönelik yapılacak düzenleme hakkında çokça soru alıyorum.

Okuyucular, ‘düzenleme ne zaman olacak, tüm Bağ-Kur’luları kapsayacak mı, prim gün sayımız SSK’lılarla eşitlenecek mi?’ diye soruyor.

Sorularda haklılık payı var, çünkü önümüzdeki dönemde sosyal güvenlik alanında yapılacak iki düzenleme var. Biri, ev kadınlarının sosyal güvenlik sistemine dahil edilip, prim ödeyerek emekli olabilmeleri; diğeri ise Bağ-Kur’luların prim gün sayısının SSK’lılarla eşit hale getirilerek, erken emeklilik hakkının tanınması. Her iki düzenleme de aynı anda yapılacak. Nitekim Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, Bağ-Kur’luların emekli olabilmeleri için yapılacak düzenlemenin Orta Vadeli Planda hayata geçirileceğini açıkladı.

9 BİN GÜN PRİM ÖDÜYORLAR

Bugünkü uygulama kapsamında Bağ-Kur’lu erkek çalışanlar 25 tam yıl çalışıp, 9 bin prim ödeyip, 60 yaşında emekli olabiliyor. Kadın Bağ-Kur’lular ise 20 yıl çalışıp, 7 bin 200 prim gün ile 58 yaşında emekliliğe hak kazanıyor. Yaştan dolayı emeklilik (kısmi emeklilik) için de kadın ve erkek çalışanlar 15 yıl (5 bin 400 prim gün) çalışıp, erkekler 55, kadınlar ise 50 yaşında emekli olabiliyor. Mayıs 2008 sonrası Bağ-Kurlu olanlar ise kadın ve erkek fark etmiyor, 9.000 gün prim ödemeleri halinde ilk sigortalı olduğu tarihe göre 60 ila 65 yaş arasında emekli olabiliyor.

SSK’lı çalışanlarda ise durum farklı. 1999-2008 arası sigortalı olan erkekler 7000 prim gün ve 60 yaşında; kadınlar ise 7.000 prim gün ve 58 yaşında emekliliğe hak kazanıyor. 2008 sonrası sigortalı olanlar ise kadın ve erkek 7.200 gün prim ödeyerek, 65 yaşında emekli olabiliyor.

5 YIL ERKEN EMEKLİ OLUNACAK

Buna göre, Bağ-Kur’lu çalışanlar, SSK’lılara göre 1.800 gün, yani 5 yıl, daha fazla prim ödeyip, daha geç emekli oluyor. Yapılacak yeni düzenleme ile SSK’lılar ile Bağ-Kur’luların prim günleri eşitlenecek. Bağ-Kur’luların prim gün sayısı 9 bin günden, 7 bin 200 güne düşecek ama yaş şartı değişmeyecek. Böylece 7 bin 200 prim gün sayısını tamamlayan Bağ-Kurlular kadın ise 58, erkek ise 60 yaşında emekli olacak. Bu da şu anlama geliyor, Bağ-Kur’lular, 1.800 gün daha az prim ödeyip, 5 yıl daha erken emekliliğe hak kazanacak.

Yazının Devamını Oku

Kısa çalışma ödeneğinin şartları değişti

28 Şubat 2024
Soru: Çalıştığımız işyeri kısa çalışma uygulamasına başvuracağını açıkladı. Bize gerekçelerini söylemedi. Henüz başvuru yapmadı. Önümüzdeki günlerde müracaat edecekmiş. İşçi çıkarımı yapmayacağı açıklandı ama bize söylenen bazı çalışanların ödenekten yararlanamayacağı. Şirketin muhasebecisi ise şartların değiştiğini söylüyor. Ben bir yıldan biraz fazladır şirkette çalışıyorum. Bu durumda maaş alabilecek miyim? Ebru T.

Cevap: Kısa çalışma ödeneğinin şartları bu yılın başında yapılan düzenleme ile değişti.

Kısa çalışma ödeneğinden yararlanılabilmesi için çalışanın kısa çalışmanın başladığı tarih itibarıyla son 120 gün hizmet akdine tabi olması ve son üç yılda en az 600 gün süreyle prim ödeme şartlarını taşıması gerekiyor. Yeni düzenleme ile sigortalının kısa çalışma ödeneğine hak kazanabilmesi için, kısa çalışma başlama tarihinden önceki son 120 gün hizmet akdine tabi olması ve son üç yılda en az 450 gün sigortalı olarak çalışıp işsizlik sigortası primi ödemiş olması gerekir. Kısa çalışma ödeneğine yönelik yapılan yeni düzenleme ile kısa çalışma ödeneği olarak ödenen süreler, kısa çalışma başlama tarihinden itibaren üç yıl içerisindeki çalışanın işten çıkarılması halinde yapılacak işsizlik ödeneği ödemelerine ilişkin hak sahipliği sürelerinden de düşülecek.

BORÇLANARAK EYT’DEN EMEKLİ OLURSUNUZ

Soru: Sigorta başlangıcım Haziran 1998. Ağustos 1998’de askere gittim. Askerlik borçlanması yapıp, EYT’den faydalanarak, emekli olabilir miyim? Hasan C.

Cevap: İlk sigortalı olduğunu tarih 9 Eylül 1999 öncesi olduğu için EYT’den yararlanıyorsunuz. Erkek çalışanlar için 25 çalışma yılını ve ilk sigortalı olduğu tarihe göre 5000 ila 5975 prim günü doldurmaları halinde yaşa bakılmadan emekli olabiliyor. Prim gün sayınız eksikse askerlikte geçirdiğiniz süreyi borçlanarak, prim gün sayınızı tamamlayarak, EYT’den emekli olabilirsiniz.

TAZMİNATINIZ YENİ TUTAR ÜZERİNDEN HESAPLANACAK

Soru: Mart başında emekliliğe hak kazanıyorum. Bu tarihte emekli olduğumda kıdem tazminatım hangi tutar üzerinden hesaplanacak? Çalıştığım işyeri geçen senenin sonundaki tazminat üzerinden de hesaplayacak? Veli S.

Cevap:

Yazının Devamını Oku

Trafik sigortasında yeni düzenleme kimi, nasıl etkileyecek?

26 Şubat 2024
Birkaç gündür okuyuculardan, trafik sigortası ile ilgili soru yağmuruna tutuluyorum.

“Trafik sigortasında yeni dönem başlamış, platform kurulmuş, bu işten bir şey anlamadık, bizi etkileyecek mi, fiyatlar artacak mı?” benzeri çokça soru alıyorum. Tüketicinin kafasının karışması normal, çünkü 19 Şubat’ta uygulamaya giren düzenleme kamuoyuna ‘trafik sigortasında yeni dönem’ şeklinde lanse edildi.

Doğru; trafik sigortasında yeni bir düzenleme yapıldı, uygulamaya da girdi ama bunun fiyat artışı ile bir ilişkisi yok. Hatta düzenlemenin tüketici ile de direkt ilgisi de yok. Yeni uygulamanın detayına geçmeden önce kısaca sürücülerin prim artışı ile ilgili endişelerine açıklık getireyim.

MARTTA YÜZDE 5 ARTIŞ

Sene başında yapılan düzenleme ile sigorta şirketlerine 1 Ocak 2024 tarihinden itibaren trafik sigortası primlerini her ay yüzde 5 artırma hakkı tanınmıştı. Sonrasında Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu (SEDDK), yetkisini kullanarak prim artışını önce ocak ayında, ardından da şubat ayında yüzde 10’a çıkardı. Mart ayında ise SEDDK bu yetkisini kullanmayacak; prim artışı yüzde 5 olacak. Yani, sigorta şirketleri, mart başında, trafik sigortası primlerini, şubat ayına göre sadece yüzde 5 artırabilecekler.

10 DAKİKADA POLİÇE DÜZENLENECEK

Gelelim, trafik sigortasında yeni dönem denilen düzenlemeye. Trafik sigortaları için Teklif Platformu adı altında bir platform kuruldu, 19 Şubat’ta da uygulamaya girdi. Platform ne işe yarayacak? Bazı sigorta şirketleri özellikle riskli sürücüleri sigortalamak istemiyorlardı, bundan dolayı da sigorta aracıları bu sürücüler için sigorta yaptırmakta zorluk çekiyordu. Platform bunun için kuruldu. Şirketler, riskli sürücülere trafik sigortası yapmazsa, sigorta aracısı, platforma girecek ve platform üzerinden 10 dakikada trafik poliçesi düzenlenecek. Platformda trafik sigortası teklifi vermekten kaçınan sigorta şirketi olursa da SEDDK, bu şirketlere yönelik yaptırım uygulayacak.

TÜKETİCİ TEDİRGİN

Olay bu kadar basit. Vatandaşı ilgilendiren tarafı var mı; yok. Peki, neden ihtiyaç duyuldu? Açıkça söylemek gerekirse, bazı sigorta aracıları bunu istedi; SEDDK da, düzenleme yaptı ama bu işten ne aracılar ne de sigorta şirketleri mutlu oldu. Peki, sürücüler trafik sigortası yaptıramıyor mu? SEDDK Başkanı Davut Menteş, geçtiğimiz günlerde katıldığı bir toplantıda “Günde 120 bin trafik poliçesi düzenleniyor. Geçen yıllarda da aynı sayıda poliçe düzenleniyordu, bugün de aynı sayıda poliçe düzenleniyor” diyerek, trafik poliçesi düzenlenmesinde sorun olmadığını açıkça ortaya koydu.

Yazının Devamını Oku

Tazminat düşük kaldı madenlerin denetimi durdu

22 Şubat 2024
Pazartesi günkü Hürriyet ekonomi sayfalarında yer alan ‘O madenin sigortası yokmuş’ başlıklı haber sonrası maden çalışanlarından sendikasına, sigortacılardan eksperlere, maden çalışanlarının ailelerine kadar birçok kesimden tepkiler aldım.

Haberin konusu neydi; kısaca değineyim. Haberde, Anagold Madencilik şirketine ait Çöpler Madeni’nin yer üstü altın madeni olması nedeniyle zorunlu sigorta kapsamına girmediğinden, maden çalışanlarının sigortasız olduğu belirtiliyordu. Tepki gösterilen konu ise Çöpler Madeni’nin sigortasız olması değil; o da ayrı bir sorun ama asıl tepki gösterilen maden çalışanlarının sigorta konusu.

Haberde yer aldı ama yine de özet geçeyim. Soma faciasından sonra yapılan düzenleme ile tüm maden işletmelerine, çalışanlarını kaza sonrası vefat ve sakatlık risklerine karşı sigorta yaptırma zorunluluğu getirildi. 2015 yılından itibaren maden çalışanları zorunlu ferdi kaza sigortası adı altında zorunlu olarak sigortalanmaya başlandı. Uygulamanın iyi tarafı şu; hem Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı hem de sigorta şirketleri madenlerin iş güvenliğini ve standartlara uygunluğunu denetliyor. Yani, çifte denetim. Maden işletmesi sigorta şartlarını sağlıyorsa, o madendeki tüm çalışanlar sigortalanıyor. Maden sigorta şirketinin istediği şartlara uygun değilse, sigorta yapılmıyor ve sigortası olmayan maden ocağının faaliyeti durduruluyor; sigortanın isteği şartlar yerine getirilmezse maden işletmesinin ruhsatı hepten iptal ediliyor.

ÇİFTE DENETİM YAPILIYORDU

Nitekim 2015 yılından bu yana zorunlu sigorta uygulaması ile madenler sıkı denetleniyor. Denetimi de madenin büyüklüğüne göre bir veya birkaç sigorta eksperi ile maden mühendisleri, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı yetkilileri, Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü yetkilileri birlikte yapıyor. Bir kere de değil, sigortalanan maden yıl içinde dört kez belirli periyotlarda denetime tabi tutuluyor. O nedenle de bugüne kadar zorunlu sigorta için başvuran maden ocaklarının neredeyse yarısına yakını sigorta şirketlerinin yaptığı denetimlerden geçebildi, kalanı ise iş güvenliğine uygun bulunmadığından sigorta yapılmadı; kimi madenlerin faaliyetleri durduruldu, ruhsatları iptal edildi. Konuştuğum uzmanlara göre de 2015 yılından bu yana yapılan bu denetimler sayesinde maden kazaları, ofis kazaları ile aynı seviyeye gelmiş.

150 BİN LİRA TAZMİNAT MI OLUR?

Peki, sorun nerede? Zorunlu sigortanın uygulanmaya başladığı 2015 yılında sigortanın şartları şöyle belirlendi: Maden işletmeleri her bir çalışanı için sigortaya yıllık 700 lira prim ödeyerek, vefat ve sakatlık risklerine karşı sigorta yaptırıyor; sigorta şirketi de bu prim karşılığında madenci başına sakatlık ve vefat durumlarına karşı 150 bin lira teminat veriyor. Olası bir kazada madenci hayatını kaybederse sigorta şirketi yakınlarına 150 bin lira, sakat kalırsa da madencinin kendine 150 bin lira ödüyor. 2015 yılından bu yana 9 yıldır bu şartlar değişmedi, aynı kaldı. Sigorta şirketi 2015 yılında da 150 bin lira tazminat ödüyordu; yıl 2024, bugün de 150 bin lira ödüyor. İşte sorun burada.

Pazartesi günkü haberden sonra özellikle maden çalışanları ve yakınları, ‘bizimle dalga mı geçiliyor, 150 bin lira ile bugün ne olur?’ diye, haklı tepki gösterdi. Eminim, ‘kazalarda madenciler sosyal güvenlik sisteminden de tazminat almıyorlar mı?’ diye soracaksınız. Alıyorlar ama bu sigortanın şöyle bir önemi var. Malum, maden kazalarında davalar açılıyor ve o davalar 3-4 yıl sürüyor. Davanın sonucuna göre sosyal güvenlik sisteminden ödeme yapılıyor. Oysa zorunlu ferdi kaza sigortasında, sigorta şirketi hemen ödeme yapıyor. Sigortacılar buna ‘ilk ateş’ sigortası deniyor. Sigortadan alınan tazminatla da vefat eden madencinin yakınları ya da sakat kalan maden çalışanı, davalar sonuçlanana kadar sigortadan aldığı parayla idare ediyor. Bugün ödenecek 150 bin lira tazminat hiçbir derde deva olmuyor. İşin uzmanları ile konuştum, 2015 yılında 150 bin liranın ciddi bir rakam olduğunu, hatta Anadolu’da o dönem tazminatla ev bile alınabildiğini, şimdi ise bu parayla ailenin geçinmesinin imkansız olduğunu vurguluyorlar.

KİMSE DENETİME GİTMİYOR

Yazının Devamını Oku