Bülent Katarcı

Hayat kurtaran ilkyardım: Heımlıch manevrası

11 Aralık 2023
TÜM insanların ağzından sonra vücuduna doğru inen boru şeklinde iki organı var. Soluk ve yemek borusu. Devamlı açık olan soluk borusu. Yemek borusu ise epiglot denen bir kıkırdak parçası ile sürekli kapalı. Yemek borusunu açmak için o meşhur hareketi; “yutkunma işlemini“ yaparız. Bu hareketin temel özelliği önce soluk borusunun başlangıç kısmının hiçbir şey sızdırmayacak şekilde kapatılmasıdır, sonra yemek borusu açılır. Yutkunma işlemi istemli ve birçok kasın komplike bir şekilde etkili olduğu karmaşık bir harekettir. (O yüzden bazı kişiler zor yutkunur)


Yemek borusunun bir cisimle tıkanması soluk borusunun tıkanması kadar acil değildir. Yutkunarak cismi yutmak veya kusmak sorunu çözebilir. Ancak solunum yolu tıkanıklığı çok daha acil ve hayati bir durumdur. Birkaç dakika içinde müdahale edilmezse kişi hayatını kaybedebilir. Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Acil Tıp Anabilim Dalı, Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gürkan Ersoy hayat kurtaran ilk yardım uygulaması olan Heimlich Manevrası’nı anlattı.

YAŞAMI TEHDİT EDER
Hayatımızın her anında, beklenmeyen ani ve ölümcül durumlarla karşılaşabiliriz. Mesela yemek yerken yediğimiz besin aniden hava borumuza (trachea) kaçıp kısmi veya tam tıkayabilir ve o an da nefes alamaz hale geliriz ki bu da yaşamı tehdit eden bir durumdur. Kısmi tıkanıklık durumundaki bulgular; ani solunum sıkıntısı, zayıf ve sessiz öksürme, hırıltılı solunumdur ve bu durumdaki kişiye kendi kendine öksürmesi, bu şekilde nefes borusuna kaçan cismi çıkartmaya çalışması önerilir. Tıkanıklık tam ise kişi nefes alıp veremez, ses çıkaramaz, öksüremez ve özetle durum çok ciddidir. Bu durumda olan kişiye: Önce “sırt vuruşu”, ardından “Heimlich” (karına bası manevrası) uygulanmalıdır.

3-5 DAKİKALIK SÜRE
İnsan beyni havasızlığa ortalama 3, en fazla 5 dakika dayanabilmektedir. Yani nefes borusuna yabancı cisim kaçan ve bu nedenle hava alıp veremeyen kişiyi ölümden kurtarmak için en çok 3-5 dakikamız vardır. Dünyanın hiçbir ülkesinde ambulans ve profesyoneller (doktor, hemşire, paramedik vs.) olay yerine 10-14 dakikadan önce gelememektedir. İzmir’de bizler şanslıyız çünkü 112 ambulansı ortalama 9 dakika içinde hasta veya yaralıya ulaşabilmektedir.

EĞİTİMİNİ ALMAK ŞART

Yazının Devamını Oku

Obezite tedavisinde diyet ve spor

4 Aralık 2023
YAŞAM alışkanlıklarımız değişti.

 

Evde geçirilen vakit arttı. Buna karşılık hareketsiz kalan pek çok kişinin beslenme alışkanlığı bozulurken toplumda obezite arttı. Özel İzmir Ekol Hastanesi Diyetisyen Betül Demir Turhan, “Obezitenin en iyi doğru tedavisi diyet ve spordur” dedi ve şunları paylaştı:
Diyet denilince akla çoğu zaman pazartesi başlayıp salı günü bırakılan, sevdiğimiz her şeyden mahrum kalacağımız, tamamen olmak istemediğimiz birisi gibi davranacağımız, kendimizi belki de bir robot gibi hissettiğimiz duygularımızdan yoksun zorlu bir süreç gibi tanımlıyor olabiliriz. Bazen de yanlış uygulanan diyet programları ile kötü bir geçmişin olması ister istemez bir ön yargı durumu yaratıyor. Aslında diyet İngilizce bir kelime olan ‘diet’ kelimesinden Türkçe’ye girmiştir. Kelime anlamı ise beslenme düzeni veya beslenme programı demektir. Aslında ‘diet’ kelimesi günlük yediğiniz bütün besinlerini kapsar. O yüzden diyetin asıl tanımı; beslenmenizi düzenlemek, daha sağlıklı bir beslenme tarzı benimsemek veya eğer yağ oranınızda bir fazlalık var ise (vücutta yağ oranının fazla olmasına obezite diyoruz) ideal düzeye getirmektir. Beslenmeyi düzenleyip sağlıklı hale getirmek aslında sağlığımızı düzenlemektir. Çünkü obezite sadece tek başına ilerlemez. Beraberinde birçok hastalığı getirir. (diyabet, hipertansiyon, gut, kardiyovasküler hastalıklar, diz ve eklem hastalıkları vb.) Sağlıklı beslenerek ideal kilomuza ve doğru bir yağ oranına ulaşmak hastalıklara yakalanma riskimizi azaltır ve varsa bu hastalıkların tedavilerinde yardımcı rol oynar. Böylelikle daha sağlıklı bir hayat sürdürmemizi sağlayacaktır. Burada kritik nokta diyetin bir diyetisyen eşliğinde olması gerektiğidir. Sadece zayıflamak için yanlış beslenme programları uygulamak kilo vermenizi sağlasa da vücudunuza büyük bir kötülük yapmış olursunuz. Yetersiz ve dengesiz bir beslenme tarzı kısa sürede vitamin mineral eksikliği, saç dökülmeleri, tırnak kırılmaları vb. olmak üzere birçok sorunu da beraberinde getirecektir. Bunu uzun süre devam ettirdiğinizde organ fonksiyonlarında bozukluklara neden olabilirsiniz. Bu yüzden kulaktan dolma bilgiler yerine bir diyetisyen eşliğinde kendi açlık ve tokluk hislerinizle beraber doğru kendiniz tanıyarak bir diyet programı ile ilerlemek çok daha doğru olacaktır.

OLMAZSA OLMAZ BESİNLER

KARBONHİDRAT: Zayıflama diyetinde karbonhidrat içeriği; şeker gibi basit karbonhidratlar az, kuru baklagiller ve tam tahıl ürünleri gibi kompleks karbonhidratlardan fazla olmalıdır. Posa içeriği yüksek olan sebzeler, meyveler, kurubaklagiller, tam buğday, çavdar, tahıllı, kepekli ekmekler ve yulaf mide boşalmasını geciktirerek tokluk hissini sağladığından enerji alımını kontrol amacıyla diyet programlarında yer almalıdır.
PROTEİN: Diyetin protein içeriği daha çok doymuş yağ oranı düşük protein kaynaklarından yararlanılmalıdır. Hayvansal kaynaklı proteinlerden yağsız süt ve ürünleri, yağı az et, tavuk, balık ve yumurtayı zayıflama diyetine eklemeliyiz. Toplam proteinin kalan kısmının kuru baklagiller, sebze ve yağlı tohumlardan gelmesi önerilmektedir.
YAĞ: Yağlar, yağda eriyen vitaminlerin (A, D, E, K) kullanımı ve protein biyosentezinde enerjiye katkısı açısından önemlidir. Bu yüzden zeytin, zeytinyağı, ceviz, badem, fındık, fıstık gibi sağlıklı yağlar diyette yer almalıdır.

BESLENME ÖNERİLERİ

Yazının Devamını Oku

Stajyer doktorlar 50 yıl sonra yine Behçet Uz’da

27 Kasım 2023
1955 yılında Ege Üniversitesi’nin açılması ile birlikte Tıp Fakültesi’nin Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Kliniği ve Çocuk Cerrahisi Kliniği’ne evsahipliği yapan hastane bu görevini 1974 yılına kadar devam ettirmişti. Cumhuriyetimizin İzmir’e olan armağanlarından biri olan Dr. Behçet Uz Çocuk Hastanesi, yeniden tıp öğrencilerinin eğitimine katkı sunmaya başladı.


Sağlık Bilimleri Üniversitesi, İzmir Tıp Fakültesi 4. Sınıf öğrencileri Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları stajlarını SBÜ Sağlık Uygulama ve Araştırma Hastanesi kapsamında yer alan Dr. Behçet Uz Çocuk Hastalıkları ve Çerrahisi Hastanesi’nde yapıyorlar.
Başhekim Prof. Dr. Behzat Özkan, “Eğitim Araştırma Hastanesi kimliği ile kuruluşundan bu yana aralıksız asistan eğitimini sürdüren hastanemizde bu yıl Değerli Öğretim Üyelerimizin eşliğinde Sağlık Bilimleri Üniversitesi, İzmir Tıp Fakültesi 4. Sınıf öğrencilerinin hem teorik hem pratik derslerinin yapılmaktadır” dedi.

TEMEL 23 NİSAN’DA ATILDI
Kuruldugu günden bu zamana kadar şu anki Başhekimi Prof. Dr. Behzat Özkan dahil toplam 19 başhekim görev yaptı-yapıyor. Başhekim Behzat Özkan şunları paylaştı: “Hastanemizin temeli 1938 yılında dönemin belediye başkanı Dr. Behçet Uz tarafından çocuklarımız için çok anlamlı bir gün olan 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı günü atıldı. Dönemin imkansızlıkları sebebi ile 9 sene gibi bir sürede tamamlanarak 2 Nisan 1947 yılında hizmete başladı. Açıldığı 1947 yılında 150 yatak, yılda 14 bin poliklinik, 1900 yatan hastaya hizmet veren Dr. Behçet Uz Çocuk Hastanesi 76 yılın sonunda bu gün, 1 ana 9 ek binası, 1800’e yakın çalışanı ile başta Ege Bölgesi olmak üzere ülkemizin pek çok yerinden yılda yaklaşık 800 bin çocuğumuza hizmet veriyor.
Çocuklarımız ve aileleri için her noktadan erişimin rahatlıkla sağlandığı, merkezi bir konumda bulunan ve İzmir’in en önemli sembollerinden biri olarak 76 yıldır hizmet veren hastanemizde 10 eğitim sorumlusu, 23 eğitim görevlisi, 16 doçent doktor, 128 uzman hekim ve yandal asistanı, 19 operatör doktor, 9 Başasistan 140’ın üzerinde araştırma görevlisi çalışmakta. Bu hekimlerimizle birlikte hemşiresinden teknisyenine, klinik destek personelinden güvenliğine kadar toplam çalışan sayısı bin 795. Bu kadrolarla 31 farklı branşta poliklinik hizmeti, 320 yatak kapasitemiz ile 19 farklı branşta yataklı tedavi hizmeti, 4 farklı branşta yoğun bakım hizmeti gerçekleştirmekteyiz.

TEK YANIK MERKEZİ

Yazının Devamını Oku

Sağlıklı beden sağlıklı zihin

20 Kasım 2023
GÜÇLÜ bir hafıza her yaştan insanın ihtiyaç duyduğu en önemli özelliklerden biri. Bir insanın sahip olabileceği en değerli şey olan sağlık, ancak beden ve zihin birlikteliğiyle eksiksiz bir şekilde var olabilir. Yani sağlıklı bir yaşam için sağlıklı bir beden ve zihin gereklidir. Bunlardan biri olmadığında sağlıktan söz etmek mümkün değildir. Peki sağlıklı bir yaşam için neye/nelere ihtiyacımız var? Yediğimiz yiyecekler, kendimiz için sağlıklı gıdaları seçmek, sağlıklı bir yaşam için yeterli midir?


İşte bütün bunları Psikolog Yasemin Karaçay anlattı:
“İlk olarak ‘sağlık’ ve ‘sağlıklı yaşam’ın tanımını yapalım. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre sağlık, ‘sadece hastalıklardan, mikroplardan korunma değil, bir bütün olarak fiziksel, ruhsal ve sosyal açıdan iyi olma hali, organizmanın dengede oldugunu bir durum’ olarak tanımlanır. Sağlıklı yasamı ise, mümkün oldukça ciddi ve tedavisi zor hastalıklara yakalanmadan, fiziksel, zihinsel, duygusal, ruhsal ve sosyal yönlerden üstün durumda, uzun yıllar zevk alarak yaşamımızı sürdürme olarak tanımlayabiliriz. Sağlıklı yaşam aynı zamanda kendimizden/kendi bedenimizden memnun olmayı, kendimizi iyi hissetmeyi, sağlıklı bir beden ve zihne sahip olmayı ifade eder.

BİRİNCİL GIDALAR ÖNEMLİ
Doyurulması gereken ihtiyaçlarımız, yediğimiz yiyecekler ile birlikte ilişkilerimiz (eş, sevgili, çocuk, anne–baba, arkadaş...), işimiz, kariyerimiz, hayat amacımız, kişisel gelişimimiz, manevi dünyamız, fiziksel aktivitelerimizden oluşmaktadır. Benim de uygulayıcısı olduğum ekolün ve ‘Institute of Integrative Nutritition (IIN)‘in kurucusu Joshua Rosenthal’e göre yediğimiz yiyecekler ‘ikincil gıdalar’ olarak kabul edilirken, onun dışında kalan diğer tüm ihtiyaçlarımız ‘birincil gıdalar’ olarak isimlendirilir.
Elbette yediğimiz yiyecekler, kendimiz için sağlıklı gıdaları seçmek, sağlığımız ve mutluluğumuz için büyük önem arzederken; birincil gıdalar, aile yapımız, genetik yapımız, sosyal ilişkilerimiz, kariyerimiz, fiziksel aktivitelerimiz ve manevi dünyamız bizi daha çok beslemekte, desteklemekte ve kaliteli bir yaşam sürdürmemize yardımcı olmaktadır. Birincil gıdalarımızda yaşadığımız tatminsizligi, çoğu zaman ikincil gıdalar ile doyurmaya çalışırız. Mutlu bir birliktelik, her koşulda yanımızda olacaklarından emin oldugumuz yakın dostlarımızın varlığı, sevdiğimiz bir iş, dengeli bir iş–özel yaşam döngüsü, fiziksel aktivitelere düzenli olarak ayırdığımız zaman, manevi anlamda hissettiğimiz tatmin, bizleri sağlıklı ve yeteri kadar besin tüketme eğilimine sokar. Sağlıklı ve yeterli beslenme ile kendimizi daha zinde, daha enerjik hissederken, bu iyi hissetme hali, birincil gıdalarımız ile aldığımız doyumu ve aynı zamanda hayallerimizin peşinden koş̧ma gücümüzü de artırır. Dolayısıyla birincil ve ikincil gıdalarımızın dengede olması, sağlıklı yaşamın temelini oluşturur. Sağlıksız ve yetersiz beslenme ile sağlıklı yaşama ulaşamayacağımız gibi, birincil gıdalarımızdan birinde, ya da bir kaçında yaşadığımız bir sorunu ya da sorunları çözmeden de sağlıklı yaşama ulaşmak pek mümkün olmuyor. Bu da bize sağlıklı yaşama ulaşma yolunda birincil ve ikincil gıdaları eş zamanlı olarak dengeye getirmenin gerekliliğini gösteriyor.
Hemen bu gün, yaşamınız için kalıcı ve olumlu değişiklikleri gerçekleştirme yolunda sizi sağlıklı tercihler yapmaktan alıkoyan nedenleri belirleyerek sağlıklı yaşam yolculuğunuza çıkmaya ne dersiniz?

Yazının Devamını Oku

Anıları çağrıştırma

14 Kasım 2023
BELLEKTEKİ bozulmanın en erken işareti son zamanlarda öğrenilen “yeni bilgilerin unutulması”dır. Randevuların, isimlerin ya da telefon numaralarının zaman zaman unutulması bir ölçüye kadar normaldir. Alzheimer hastaları ise böyle şeyleri daha sık unuturlar ve daha sonra da hatırlamazlar. Anı-hatıra kişinin belleğinde canlı tuttuğu ve sık sık anımsadığı şey demektir. Geçmiş zamanda yaşanmış hala anımsanan şeydir. Bir kişiye, bir olayı hatırlaması için verilen her türlü nesne, hatıra olarak nitelendirilebilir.Alzheimer Derneği Onursal Başkanı, Lions 118-R Yönetim Çevresi Alzheimer – Geriatri Yaşlılara Hizmet Koordinatörü İnci Medya Danışmanı Dr. Aysel Gürsoy, “Anıları çağrıştırma bir terapi yöntemidir” diyerek, şöyle anlattı:

 

ZAMAN DİLİMİNDE YOLCULUK
“Aniden gördüğümüz bir obje, bir koku, bir ses, müzik bizi unuttuğumuz bir zaman diliminde yolculuğa çıkarır. Duyularımızın beyindeki merkezleriyle bellek merkezi hipocampus arasında sinir yolları ile bağlantılar vardır. Zaman, mekan nesneler ile duygusal bağlantıyı içeren bağlar burada depolanır. Alzheimer hastalığında ilk önce en son depolanmış bilgiler silinerek sinsice, uzun yıllar tümü yok olmaya gider. Olumlu ve güçlü duygular ile yüklü anıları geri çağrıştırma fiziksel ve zihinsel hastalıkların tedavisinde kullanılmaktadır.
Beyin araştırmacıları müziği, kokuyu, geçmişte kullanılan objeleri ve fotoğrafları anıları çağrıştırma terapisinde kullanmaktadır. Bu terapi sırasında hafızadaki unutulmuş kapılar açılır. Beynimizdeki ilgili beyin hücrelerini aktifleyip harekete geçiren bir etki yaratarak o andaki biyokimyamızı, tansiyonumuzu, kalp ritmimizi, bağırsak hareketlerimizi etkiler.

TOPLUMSAL BELLEĞİMİZİN GÜCÜ
Güzel anılar olumlu etkiler yaratırken korku, kaygı yüklü anılar vücudumuzu olumsuz etkiler. Anıları geri çağrıştırma terapisi ile hatırlama ve duygusal iyileştirme amaçlanmaktadır. Hatırlama uğraşısı (müzik, koku,tat ve görsel anılar) beynimizin farklı bölgeleri ile bellek arasındaki bağlantıyı güçlü tutmaktadır. Demansta ile önce korku ve tat duyu yolları harap olmaktadır. Toplumsal belleğimizdeki ortak anılarımızı canlandırmakta bireysel belleğimiz için önemli yararlar sağlanacaktır. Örneğin dini ve milli bayramlarımız, lunapark, dönme dolaplar, balonlar, şehrimizin eski meydan, bina ve yapılarında yapılan etkinlikler gibi. Kent belleğini oluşturan tarihi bina, meydan, sokak ve okulları korumak anılarımızı geri çağırma terapisinin doğal enstrümanlarıdır.
Toplumsal belleğimizde güzel anıları çağrıştıran bir objede uçan balonlardır. 21 Eylül Dünya Alzheimer Haftası’nda kurumlar ve kuruluşlar meydanlarda uçan balonlar dağıtarak bu terapiye destek olabilirler. Depresyonun, kaygının demansı tetiklediği bir gerçektir ve demans günümüzde hızla artmaktadır. Güzel anıları çağrıştıracak müzik dinletileri ve objeler hepimize iyi gelecektir.

Yazının Devamını Oku

Obezite için rehabilitasyon

6 Kasım 2023
OBEZİTE, Dünya Sağlık Örgütü tarafından, sağlığı bozacak ölçüde yağ dokularında anormal veya aşırı miktarda yağ birikmesi olarak tanımlanmıştır. Beden kütle indeksi (BKİ), obezite tanımında en çok kullanılan ölçümdür. Vücut ağırlığının, kişinin boyunun metre cinsinden değerinin karesine bölünmesi ile bulunur. (kg/m2). BKİ değeri 25-29.9 kg/m2 ise fazla kilolu, 30 kg/m2 üzerinde ise obezite olarak adlandırılır. Fizik Tedavi Uzmanı Gülten Tan Aksoy, Obezite Rehabilitasyonu’nu şöyle anlattı.

 

NEDEN OLUR VE TEDAVİSİ
Tüketilenden fazla enerji alınması ve enerji fazlasının yağ dokusunda depolanması dış kaynaklı obezitenin başlıca nedenidir. Araştırmalar, genetik, çevresel, sosyal, psikolojik ve metabolik, hormonal bir çok faktörün rol aldığı heterojen bir hastalık olduğunu göstermiştir. Tedavide amaç, vücut ağırlığının azaltılması, uzun dönemde ideal kiloda tutulması, kilo alımının önüne geçilmesidir. Kilo vermede; diyet, davranış ve egzersiz programı ile hedefler belirlenir. Gerçekçi hedef, haftada maksimum 0.5-1 kg vermek olmalıdır. Başta ağrılığın yüzde 5-10 azaltılması, sonra da bu yeni kilonun korunması hedeflenmelidir.

EGZERSİZ TEDAVİSİ
Egzersiz sadece obezite ve metabolik sorunların giderilmesinde değil, aynı zamanda dayanıklılığı, kuvveti ve esnekliği artırarak zindelik, yani fitness kazanmada da etkili olur. Egzersiz; zindelik, fiziksel performans, kilo kontrolü veya sağlıklı olma gibi amaçlara yönelik, programlı fiziksel aktivitelerdir. Obez hastalara kişiye özel olarak hazırlanmış bir ‘Egzersiz Reçetesi’ yazılmalıdır. Egzersiz reçetesinde FITT ilkesine göre şu özelliklere yer verilir: Egzersizin sıklığı, yoğunluğu, türü, süresi gibi. Obezite tedavisinde üç tür egzersiz uygulanır; Aerobik, büyük kas gruplarının katıldığı sürekli, ritmik ve dinamik ve kiloyu koruma amaçlı. Obezlerde egzersiz şiddeti hedef kalp hızına göre ayarlanır. Önce hastaya bir egzersiz testi yapılır. Bu test sırasında koşu bandı, egzersiz bisikleti veya kol ergometrisi kullanılır. Ulaşabildiği maksimum kalp hızı belirlenir. Başlangıçta haftada 3-5 gün 30-45 dakikalık orta şiddette fiziksel aktivite teşvik edilmelidir. Uzun dönem hedefi tercihen haftanın her günü veya çoğu gününde en az 30 dakika veya üzerindeorta şiddette fiziksel aktivite olmalıdır.

Yazının Devamını Oku

Seyahat terapisi

30 Ekim 2023
TEKRARLAYAN streslerin sağlığımızın en büyük düşmanlarından biri olduğu kesin. “Yeni hayat”ın özellikle şehirlerde yaşayanlar ve çalışanlar için stresi azaltmayı son derece güç bir süreç haline getirdiği de tartışılmaz. Bu nedenle hepimizin stresi azaltmaya değil, onu daha akıllıca yönetmeye çalışmamızda fayda var. Bunu yapmazsak, her geçen gün biraz daha “stres yorgunu” olmamız kaçınılmaz... Akapunktur uzmanı Dr. Tayfur Yağcı, stresi yenmek ve olumsuz etkilerini önlemek için yapılacak en akıllı şeyin “seyahat terapisi” olduğunu belirtiyor. Gezmenin, yeni yerler görmenin, keşfetmenin bir kişinin ruhuna ve bedenine yapabileceği en iyi terapi yöntemi olduğunu ifade eden Yağcı, şunları anlattı:

 


“Bir hekim olarak seyahatin insanı yenileyeceği, bir şeyleri yaşadığı olayları, sıkıntıları, zorlukları daha farklı görmesini sağlayacağı ve iyileşmeye yardımcı olacağı inancındayım. Yıllardır yurtiçi ve yurtdışında yaptığım seyahatlerden dönünce bu farklılıkları kendimde hep hissederim. Güzel ülkemin muhteşem güzellikteki bölgelerinden Salda, Sagalassos, Burdur, Isparta bölgesine yaptığım yolculuğu sizlerle paylaşmak istedim.

SALDA SAGALOSSOS VE GÖLLER

Mavinin en güzel tonlarıyla renklenmiş suyu, kıyılarına ak bir örtü serilmiş gibi bembeyaz muhteşem kumsalı ile karşıladı bizi, uzun zamandır gidip görmeyi düşlediğim güzel ülkemin birçok doğal, tarihi ve kültürel güzelliklerinden birisi olan Salda Gölü. 2.5 milyar yıl önce oluşmaya başlayan bu tektonik gölü bu kadar dünya çapında meşhur yapan özelliğin ise; NASA tarafından Mars’taki ‘’Sezelo kraterindeki’’ eski göle jeolojik ve Mineralojik benzerliğe sahip tek göl olma özelliği taşımaktadır. 185 metre derinliğindedir.
1. derece sit alanı ilan edilen, dünyanın en derin gölü olma özelliği taşıyan Salda gölünün Ph değeri 8,5-9 civarında olup, suyunda her canlının yaşamasına uygun değildir.
Aracımızla göle ulaştığımızda bizi göl kenarına kadar elektrikli araçlarla taşıdılar. Göle ve kumsalına ancak belirli bir mesafeye kadar izin veriyorlar.

Yazının Devamını Oku

Horlama ve uyku apnesi

23 Ekim 2023
UYKU apnesi, hastaların yorgun bir şekilde güne başlamalarına neden olduğu için günlük hayatı da olumsuz etkiliyor. Tedavi edilmediği takdirde de hipertansiyon, diyabet ve ritim bozukluğu gibi ciddi rahatsızlıklara da neden olabiliyor.

 

Peki uyku apnesi nedir, belirtileri nelerdir? Uyku apnesine karşı alınabilecek önlemler neler. İşte merak etiğiniz uyku apnesi, horlama, uykuda solunum durması, gündüz aşırı uyku hali... İzmir Tınaztepe Üniversitesi Buca Hastanesi Doktor Öğretim Üyesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Hakan Koca anlattı;
“Genelde bu üç ana bulguyla ortaya çıkan, horlayanların birçoğunda bulunan ama çok bilinmeyen bir hastalıktır. Hergün şiddetli horlayan bir kişide uykuda nefesinin durduğunu yanında onu gören bir başkası farkedebilir, horlama sesi kesilir bir süre nefes alınmaz ve sonrasında şiddetli bir sesle horlamaya devam edilir veya boğularak uyanılır. Hasta bazan boğulma hissiyle, bazan çarpıntıyla uyanır ama nefesinin durduğunu farkedemez. Sabah aşırı yorgun uykusunu alamamış bazan baş ağrısıyla uyanır. Güniçi uyku hali devam eder her fırsatta hasta uyumaya çalışır, işe konsantre olamaz...

SOLUNUM GEÇİCİ KESİLİR
Normalde üst solunum yollarını kontrol eden kaslar (boğaz ve gırtlağı çevreleyen kaslar) uyku esnasında gevşerler. Eğer bu gevşeme çok fazla olursa üst solunum yolları daralır ve solunum esnasında giren çıkan havanın titreşimleriyle horlama sesleri oluşur. Horlama uykuda nefes almak için zorlu, sıkıntılı, solumanın çıkardığı seslerdir.
Bazen de hava yolu uykuda tam tıkanır ve solunum geçici olarak kesilir. Bu durumuna “apne” adı verilir. Solunum durması (apne) olayında en az nefesin 10 saniye kesilmesi ve nefes durmalarının saatte en az 5 defa tekrarlaması “uyku apne hastalığı” olarak tarif edilir. Hastalar uykularında tekrarlayan nefes durmalarıyla adeta boğulurcasına uyuma çabalarlar. Her bir apne esnasında, oksijen düşer, beyinde ve kalpte stres oluşur.
Her gece tekrarlayan bu durum yaşamınızı etkiler: uykunuzu bozar; sabah yorgun, sersem gibi, uykunuzu alamamış uyanırsınız, gün içinde genel yorgunluk, isteksizlik hissedersiniz, bu durumlar yaşam kalitenizi, iş hayatınızı, sosyal ilişkilerinizi etkiler.

NELERE YOL AÇABİLİR

Yazının Devamını Oku