Umut Fırat Eroğlu

Milletler anlaştı: Yapay zekâ felakete dönüşebilir

5 Kasım 2023
Son birkaç yıldır gündemi ciddi şekilde meşgul eden yapay zekâ teknolojilerinin potansiyel riskleri hakkında birçok uyarı yapıldı. Son olarak Britanya Yapay Zekâ Güvenlik Zirvesi’nde aralarında Çin ve ABD’nin de olduğu 28 ülke deklarasyon imzaladı. Bu metin yapay zekâ teknolojilerinin yarattığı risklerin, doğası gereği uluslararası nitelikte olduğunu vurguluyor.

Yapay zekâdan gezegenimiz için tehdit oluşturan unsurları teker teker ortadan kaldırması istenseydi önünde sonunda sıra insanlara gelecekti. Mavi gezegene en fazla zarar veren, en çok kirleten ve haddinden fazla kaynak tüketen canlıyı tespit etmesi uzun sürmezdi. Tam anlamıyla bir paradoks, değil mi?

Yapay zekânın bize nasıl bir gelecek hazırladığı konusunda Silikon Vadisi’nin dâhi çocuğu Sam Altman’ın da ciddi endişeleri var. Altman, OpenAI şirketinin CEO’su ve ünlü ChatGPT’nin yaratıcısı. Birkaç ay önce “Yapay zekâ hepimizi yok edebilir, medeniyetimizin sonunu getirebilir” şeklindeki açıklamalarıyla gündeme oturmuştu. Mayıs ayında Amerikan Ulusal Kongresi’ne beyanatta bulunan Altman bir yol ayrımında olduğumuza işaret ederek “Yapay zekâ geçmişte matbaanın bilgi ve öğrenim imkânlarını geniş bir alana yayıp sıradan insanları güçlendirdiği nitelikte mi olacak yoksa atom bombası gibi teknolojide çığır açtığı halde korkunç sonuçları halen peşimizi bırakmayan bir soruna mı dönüşecek” diye sormuştu. 

LiveScience.com internet sitesindeki bir makaleye göre insanların yapay zekâya dair taşıdığı olumsuz duygular ve endişeler genel olarak iki kategoriye ayrılıyor: Yapay zekânın bilinçli hale gelip bizi yok etmeye kalkacağı fikri ve kötü niyetli kişilerin elinde şeytani amaçlara alet olacağı fikri. İnsanların korktuğu şeylerden biri de yapay zekânın süper akıllı hale gelmesi ve kendisini bizden üstün görüp hepimize ‘maymun muamelesi’ yapması. Ancak kimi uzmanlar kıyamet senaryolarının odak dağıttığını ve kamuoyu algısını gerçek tehlikelerden uzaklaştırdığını savunuyor. Zira insanları ve toplumu etkileyecek faktörlerin başında işgücü kaybı geliyor. Nisan ayında küresel araştırma şirketi Goldman Sachs’ın güncel bir raporuna yer vermiştim. Yakın gelecekte 300 milyona yakın tam zamanlı işin yapay zekâ marifetiyle otomasyona dönüştürüleceği bildiriliyordu.

"Ne bir melek ne de bir canavar; onu yaratan biziz ve sadece kendimizi dizginlememiz gerekiyor."

 

SUÇLULARA İMKÂN VEREBİLİR

İki hafta önce sektörün önde gelenleri tarafından yayımlanan açık mektup durumun ciddiyetine vurgu yapıyor. Cambridge, Toronto, Oxford, Berkeley, Tsinghua gibi üniversitelerden 24 üst düzey akademisyenin imzası var mektupta. Turing ödüllü Yoshua Bengio, Geoffrey Hinton ve Andrew Yao’nun en başta olduğu listede Yuval Noah Harari, David Krueger, Stuart Russel gibi tanınmış isimlerin yanı sıra Oxford Üniversitesi’nden Türk akademisyen Atılım Güneş Baydın da var. Mektupta yapay zekâ geliştiren sektörlerin kontrol mekanizmalarını arttırmaları gerektiği yönündeki uyarıların yanı sıra hükümetlere eylem çağrısında bulunuluyor…

Yazının Devamını Oku

Eyvah! Herkes dedektif olabilir

22 Ekim 2023
Haberiniz olmadan çekilen bir fotoğrafınızla en son ne zaman karşılaştınız? Hiç farkında olmadan görüntülenme hissi, derinlerdeki ilkel dürtüleri tetikleyen rahatsız edici bir durum. Kendini bir an için tehdit altında sanmak avcı bir hayvanın yakında olduğu zamanlardan kalan, yaşama içgüdüsüyle ilgili bir evham yaratıyor. Ortada bir tehdit olmadığı halde bile mahremiyetin incinme duygusu hoş gelmiyor.

Silikon Vadisi’nin en hassas mevzularından biri olan yüz tanıma ve aratma teknolojisi, PimEyes adlı yeni bir imaj arama motoruyla gündeme geldi. PimEyes’ın özelliği, tartışmalı yapay zekâlardan biri olan yüz eşleştirme teknolojisini genel kullanıma sunması. Başta Google olmak üzere Microsoft, Apple gibi devlerin teknolojiye temkinli yaklaştığını biliyoruz. Daha doğrusu büyük teknoloji devleri, yüz tanıma mekanizmasını kendi sistemleri ve ürünleri için yoğun biçimde kullanıyorlar ama bunu son kullanıcıya sunma konusunda haklı olarak geri duruyorlar. Hatta arama motoru devi Google’ın eski CEO’su Eric Schmidt zamanında geliştirildiği halde hiçbir zaman halka sunmadığı yegâne teknolojinin ‘yüz bulma’ olduğu biliniyor. Schmidt teknolojinin yanlış ellerde çok tehlikeli olabileceğini ilk ifade ettiğinde, yüz bulma konusuyla ilgili etik tartışmalar da başlamıştı ve 2010’ların ilk yıllarıydı.

‘Tehlikeli süper güç’

Dünyada her şeyin çığırından çıkmaya başladığı bir döngüde olduğumuz için şimdi, büyük şirketlerin yapmadığını girişimci teknoloji şirketleri yapmaya başlıyor. BBC’den Huffpost’a, CNN’den Wired’a, Newsweek’e kadar tüm büyük yayınlar PimEyes hakkındaki yorumlara vitrinde gururla yer veriyor. Naif bir illüstrasyon stili kullanan sayfanın, arkasındaki tartışmalı teknolojiyi yumuşattığı izlenimine kapılıyorum. Yorumlar arasında BBC, şimdilerde klişeye dönüşmeye başlayan ‘steroid almış yüz motoru’ tabiriyle ilk sırada. En çok ilgimi çekense The New York Times’a ait: “PimEyes ayda 29,99 dolara bilimkurgu filmlerinden gelen, potansiyel olarak tehlikeli bir süper güç sunuyor.”

PimEyes’ın CEO’su Giorgi Gobronidze, Doğu Avrupa’da yapay zekâ araştırmaları yürüten bir akademisyen. NPR ile yaptığı röportajda sistemin insanları belirlemek için olmadığını vurguluyor: “Biz aranan materyale benzer imajların yer aldığı internet sitelerini buluyoruz.” İmajdan kastettiğiyse insanı tanımlayan en belirgin şey; suratı. PimEyes, kimlik bilgisi sunmuyor, bulduğu fotoğrafın içinden aranan yüz kadarını gösteriyor. Orijinal fotoğrafa veya bulunduğu siteye gitmek, kısaca iz sürmek 7,99 dolardan başlıyor. 

Çevrimiçi yüz tanıma teknolojisini kurcalamak, internetin aslında nasıl bir yer olduğunu kavramak adına faydalı. Kişisel yönden işlevsel yanları mutlaka var. Kendi retrospektifinize sahip olmak isterseniz ilham verici, kullanışlı olabilir. Veyahut geçmişten kayıp bir yakını bulmak gerektiğinde... Görme engelli bireyler için kolaylıklar sunabileceği gibi özel güvenlik meselelerinde, sahte hesaplarla mücadele ederken yararlı olacağı muhakkak. Ancak mahremiyet söz konusu olunca madalyonun öteki yanı, gözü kamaştırır derecede yansıma yapmaya başlıyor. Yüz tanıma motoru demek, parkta yürürken karşılaştığınız bir yabancı yanınızdaki ağacın fotoğrafını çekerken sizi de kadraja alırsa, sizin kim olduğunuzu aramaya kalkışabilir demek. Özeti bu şekilde. Meseleyi herkes dert etmeyebilir. Tanınmış insanlar için sanki çok sorun değil. Ancak hepimiz bir yerlerde anonim olmak, tanınmayacağımız ortamlara gitmek isteyebiliriz. PimEyes’a geçmişten iki hazır fotoğrafımı yükledim, bir de kameradan çekip güncel görüntümü -haber aşkına- paylaştım. Ve işte o an... Daha önce hiç görmediğim bir görüntüm orada, karşımda duruyordu. Bağlantı adresi yarı maskeli, tanımadığım yerli bir sayfa. Geçmiş etkinliklerden bir kare, konuya arka plandan dahil olduğum bir an... Etraftakiler blurlanmış, görüntüm iyi, bir sorun yok gibi. Fakat bu durumlarda kâbus görenlerin hissiyatını bir zerre de olsa anlamama yetiyor. Kısa dönem kullanıp varlığını bile unuttuğum bir klişe fotoğrafım da var yıllar öncesinden. Bu da bana arama kabiliyetinin derinliği hakkında fikir veriyor.

 

Yazının Devamını Oku

‘Bilgi’ evrenin temel taşı mı?

15 Ekim 2023
Fizik uzmanı Dr. Melvin Vopson kaleme aldığı makalede ve yayımladığı YouTube videosunda katı, sıvı ve gaz halleriyle bildiğimiz, dördüncü halini plazma olarak öğrendiğimiz maddenin beşinci halinin ‘bilgi’ olabileceğini anlatıyor. Vopson’un teorisi kanıtlanabilirse, fiziğin biyoloji, atomik fizik ve kozmoloji gibi dallarında yeni ve önemli açılımlar gerçekleşebilir.


Hayatın öğrettiği ilk şeylerden biridir; sobaya değince canın yanar. Ne kadar uyarılsa da çocuğun kavraması anlatmayla olmaz ve hepimizin bildiği gibi eliyle dokunmadan sıcaklığın ve yakıcılığın tam idrakini yaşayamaz. Her insanın bilinçaltında kodlu olan bu deneyim, bizi pek çok felsefik düşünceye ulaştırabileceği gibi son derece somut bir gerçeği de içinde barındırır: Fizik yasaları. Fiziğin enerjiyle ilgilenen dalı termodinamik, evrendeki tüm hareketliliği özetleyen dört yasasıyla varoluşun mekaniğini bir çırpıda anlatabilir bize. Çocuğun eline transfer olan ısının hikâyesini de barındırır, maddenin halden hale geçiş meselesini de... Fiziğin yasalarını yasa yapansa evrenin hiçbir yerinde değişmeyen tutarlılığa sahip olmaları. Ancak bu, bizim kesin bildiğimiz yasalara yenilerinin eklenmeyeceği anlamına gelmiyor. İngiltere’deki Portsmouth Üniversitesi tarafından yayımlanan ve bilim dünyasının gündemine oturan yeni bir makalede, maddenin bilinen dört haline beşinci ve yeni bir ‘hal’ eklenebileceği ve fizik biliminde yepyeni bir alanın açılabileceğine dair bulgular var.

Fizik uzmanı Dr. Melvin Vopson kaleme aldığı makalede ve yayımladığı YouTube videosunda katı, sıvı ve gaz halleriyle bildiğimiz, dördüncü haliniyse plazma olarak öğrendiğimiz maddenin beşinci halinin ‘bilgi’ olabileceğini anlatıyor. Bilginin kütleli bir madde olabileceği ve yalnızca kendisini taşıyan, ışık fotonundan bile hafif bir parçacık şeklinde ölçümlenebileceği teorisini paylaşıyor. Vopson’un teorisi kanıtlanabilirse, fiziğin biyoloji, atomik fizik ve kozmoloji gibi dallarında yeni ve önemli açılımlar gerçekleşebilir.

Evren simülasyonu

Bu teorinin aynı zamanda dijital teknolojiyle ortaya çıkan sıradışı kavram ve teorileri destekleyen bir yönü bulunuyor. Bunlardan en ilginç olanı, evren simülasyonu. Şayet madde bilgi halinde var olabiliyorsa veya bilgi de bir maddeyse, kozmik bir bilgisayarın içinde yaşama ihtimalimiz güçleniyor demektir.

Simülasyon evren teorisi fazlasıyla soyut duyulsa da rasyonel bir yanı var. Üstelik teorinin Oxford Üniversitesi’nde ilk ortaya atıldığı 2003 yılından beri bu ihtimali kuvvetlendiren araştırmalar yapılıyor. Son olarak 2020 yılında Columbia Üniversitesi’nden astronom David Kipping’in araştırmasıyla bu ihtimalin 50-50 oranında yüksek olduğu ortaya çıkmıştı. Portsmouth akademisyeni Dr. Vopson ise sunduğu formüllerle her maddenin içinde kendisiyle ilgili bilgi parçacığı olduğunu kanıtlama yolunda. Madde diye tanımladığımız alanın en alt basamağında atomik düzeydeki elementleri ifade ediyoruz. Yani söz konusu bilgi, atom parçacığına dahil olmalı. Tıpkı insan ve hayvan hücrelerinin içinde DNA kodu olduğu gibi. Vopson, üniversite haber blog’una verdiği röportajda “Eğer bilginin de fiziksel olduğunu ve kütlesi bulunduğunu, yani element parçacıklarının da kendileri hakkında bir DNA taşıdığını farz edersek, bunu nasıl ispatlarız? Ortaya koyduğum çalışmanın amacı, bununla ilgili teorileri test ederek bilim toplumu tarafından ciddiye alınmalarını sağlamak” diyor.

İnfodinamik yasaları

Vopson’un deneyleri element atomundaki bilgiyi tespit edip ölçmek için parçacık-antiparçacık çarpışması kullanılabileceğini öneriyor: “Çarpışmada birbirlerini imha ettiklerini biliyoruz. Parçacıklar imha olduğunda, bu bilgi parçacığı da bir yere gitmeli.” Deneyler atom altı ortamlardan, 1TB’lık özel harddisklerin veri dolu haliyle format atılmış halinin ölçümlenmesine kadar uzanıyor. Bilginin evrenin temel bileşenlerinden biri olduğuna inanan biliminsanı, teoriler ispatlandığında fizik araştırmalarında yeni bir sahanın açılabileceğini de öngörüyor. Dr. Vopson, maddenin halden hale geçişi sırasında gelişen termodinamik enerji yasalarından yola çıkarak, bilgi parçacıklarıyla ilgili yasalara ‘infodinamik’ adını vermiş. Termodinamiğin meşhur

Yazının Devamını Oku

Atatüre’nin başarısı, Satoshi’nin mesajı

8 Ekim 2023
Teknoloji ve bilim dünyası hareketli günleri geride bıraktı. Prof. Dr. Mete Atatüre, Cambridge Üniversitesi Fizik Bölümü Başkanı oldu. Bitcoin’in mucidi Satoshi uzun bir süre sonra tekrar ortaya çıktı. İnsanlığın yapay zekâyla sınavıysa sürüyor.

Saygın merkeze Türk profesör başkan oldu

Sıradışı başarıları kadar modern ve genç ruhlu üslubuyla sosyal medyada dikkat çeken Prof. Dr. Mete Atatüre, Cambridge Üniversitesi’nin fizik bölümü olarak bilinen Cavendish Laboratuvarı’nın 16’ncı başkanlığına atandı. Geçmişte ünlü astrofizikçi Stephen Hawking’in çalışmalarını yürüttüğü bölüm, kuantum başta olmak üzere fiziğin birçok dalında dünyanın en saygın ve köklü akademik merkezi olarak kabul ediliyor. Milli gururumuz Atatüre’nin devraldığı koltukta ilk oturan isim, elektromanyetizma teorisiyle ‘dünyayı değiştiren’ biliminsanı James Clerk Maxwell olmuştu. Prof. Dr. Mete Atatüre ise ışığın gürültü seviyesini ölçerek imkânsız denen bir başarı sergilemiş ve İngiltere’nin en prestijli bilim ödülü Thomas Young madalyasını kazanmıştı.
Bitcoin’in mucidinden merak uyandıran post

Bitcoin teknolojisinin mucidi olarak bilinen ancak kimliği halen sır gibi saklanan Satoshi Nakamoto, geçen günlerde X’te gizemli bir post (eski adıyla tweet) atarak ortaya çıktı. Nakamoto’nun hesabının hareketlenmesi, heyecan yarattı. Bitcoin’in yeni özelliklerinin ortaya çıkacağını hissettiren mesajda şöyle denildi: “Bitcoin bir önerim makinesidir. Önümüzdeki aylarda, tanıtım belgelerinde açıkça yer almayan farklı yönlerini keşfedeceğiz. Bunların hepsi Bitcoin’in parçalarıdır ve önemlidir. Bu fikirlerin bazılarına ilk yıllarda değinildi; şimdiyse bunları sonuca bağlama ve ne olduklarını açıklama zamanı.”
Kurşun geçirmez yeleğin kumaşından daha sağlam

Çinli biliminsanları, örümcek ve ipekböceği DNA’sını birleştirerek kurşun geçirmez yeleklerde kullanılan kevlardan daha sağlam bir kumaş elde etti. Doğada en sağlam iplik dokusunu ürettikleri halde, vahşi doğaları sebebiyle örümceklerle üretim yapmak mümkün olamıyor. İpekböceklerininse narin yapısı zorluk çıkarabiliyordu. Yürütülen genetik çalışmalar netice verdi ve Donghua Üniversitesi’nde CRISPR tekniği kullanılarak örümcek DNA’sıyla modifiye edilen ipekböcekleri son derece sağlam ipek ipliği üretmeye başladılar.
Bennu’dan NASA’ya sürpriz

NASA’nın yedi yıl önce Mars’la Jüpiter arasındaki asteroit kuşağına gönderdiği OSIRIS-REx inceleme aracı, beklenmedik sonuçlarla Dünya’ya döndü. Bennu isimli asteroide ‘dokunup’ uzaklaşması planlanan uzay aracı, arzu edilen toprak parçaları toplamanın yanı sıra planda olmayan materyaller toplayarak biliminsanlarını şaşırttı. OSIRIS-REx’in asteroid yüzeyine düştüğü anda örnekleri toplayıp geri sıçraması ve Dünya’ya dönmesi planlanıyordu. Uzay aracı yumuşak zemine beklenenden fazla saplanınca toplayıcı başlığın etrafında yüzeye ait farklı katmanlardan materyaller birikmiş oldu. NASA, Bennu’dan gelen materyalleri ellerindeki tüm imkânları kullanarak ve alanında en yetkin biliminsanlarıyla birlikte inceleyecek. Araştırma ekibi elektron mikroskopları, X ışınları ve kızılötesi araçlar kullanarak parçacıkları atomik düzeye kadar gözlemleyebilecek. NASA, proje sayesinde Dünya’ya suyun ve dolayısıyla yaşamın nereden geldiği sorusunun yanıtına ulaşmayı amaçlıyor.

Yazının Devamını Oku

Yeni yatırım aracımız: Hit şarkılar!

1 Ekim 2023
Başlığa bakıp aklınıza NFT ve kripto gelebilir fakat işin aslı başka. Hit şarkıların tamamını veya içinden kesitleri finansal varlık haline getirecek olan sistem, müzik hayranlarına telif ortağı olma imkânı sunuyor.

Müzik... Evrenin insanlara sunduğu en kıymetli armağan. İnsana heyecan veren her şey gibi müziğin de maddi dünyada önemli bir karşılığı var. Dijital müzik kavramının ortaya çıktığı 90’lardan bu yana müzikten para kazanmak hem parıltılı hem de çetrefilli bir konuydu. İlk başlarda MP3 formatı müzik endüstrisi için bir tehdit olarak algılanmıştı. Devamında ‘korsan CD’ ile boğuşan plak şirketleri ve lisanslı sanatçılar mağdur durumdaydı. Dijital teknolojiye karşı en az 10 yıl süren sistemi kalibre etme çabası nihayet 2000’lerde sonuç verdi ve sürekli yayın platformları yaygınlaşmaya başladı. Pandora, milenyumun ilk büyük müzik platformlarından biriydi ve beğeniye göre müzik çalıyordu.

 Kontrol kullanıcıda

2006’da İsveç’te kurulan Spotify hem radyo çalıp hem de müziğin kontrolünü tamamen kullanıcıya vererek bir sonraki 10 yılın standartlarını belirledi. YouTube, Spotify ve sosyal medya sayesinde dev plak şirketlerinin tekeli zayıfladı ve müzik üretimi özgün müzisyenler için tekrar kazançlı hale geldi. Günümüzde müzik, yeniden en bereketli, en ışıltılı eğlence ve iyi hissetme titreşimi olarak yükselişte...

Son dönemde eski şarkılar sinema filmlerinde hayat bularak yeni telif gelirleri yaratmaya başladı.

Plak şirketleri ve müzisyenler için işler kârlı hale gelmeye başladıkça pazar payı büyüyor. Böylece kazanç döngüsünde üçüncü -ve hepsinden önemli- bir gruba daha yer açılıyor: Dinleyiciler. Gündemdeki yeni fikir; popüler şarkıları borsa benzeri sistemle halka açmak. Aklınıza hemen NFT ve kriptolar gelebilir fakat işin aslı başka. Hit şarkıların tamamını veya içinden kesitleri finansal varlık haline getirecek olan sistem, müzik hayranlarına telif ortağı olma imkânı sunuyor. Jkbx isimli, ABD menşeli girişim şirketi, değeri 10 milyonlarca dolarlık şarkılarla çalışmak için ABD Sermaye Piyasası Kurumu’na (SEC) dosyasını sundu. Ürünlerin onaylanmasıyla yıl sonuna kadar faaliyete başlamayı planlayan Jkbx üzerinden hayranlar ‘şarkı hisseleri’ satın alabilecekler. Wired yazarı Kate Knibbs’in araştırmasına göre Beyoncé’nin ‘Halo’ şarkısı örneğin, şu anda 28.61 dolarlık değere sahip görünüyor. Müzik parçalarının iki ana telif unsuru bulunuyor; ilki müziğin bestekârlarına ait olan ve parçanın aslına dair olan telifler. İkincisiyse müziğin kayıt edilmesiyle oluşan, stüdyo veya plak şirketine ait haklar. (Not: Özgün eser telifleri de çoğunlukla plak şirketlerinin elinde bulunuyor. Hatta son aylarda Taylor Swift gibi tanınmış sanatçılar özgün eser haklarını kendilerine alabilmek için şarkıları yeniden kaydetmek gibi çeşitli yollara başvurdular.)

Jkbx’in kurduğu sistemde ana telif haklarının yanı sıra şarkılara bağlı farklı gelir kalemlerinden de kazanç elde edebiliyorsunuz. Son dönemlerde eski şarkılar sinema filmlerinde hayat bularak yeni telif gelirleri yaratmaya başladı. Dijital TV kanalları ve dizilerin yanı sıra TikTok videoları, Instagram Reels ve YouTube Shorts gibi ‘meme’ kültürü de telifli müziklerin değerini yükseltenler arasında... Jkbx kurucu CEO’su Scott Cohen, sektörün vizyoner isimlerinden. Kendi dijital müzik dağıtım şirketi Orchard’ı Sony’ye sattıktan sonra Warner Music’in yönetim kurulunda yer almış. Emekli olmaya hazırlanırken Jkbx fikri ortaya çıkmış. Cohen’e ilham verense sanatçılar ve plak şirketleri arasındaki büyük anlaşmalar olmuş. Tüm albüm kataloğunu 550 milyon dolara Sony Music Group’a satan Bruce Springsteen, güçlü örneklerden biri. Yine Kate Knibbs’in paylaştığı ayrıntılara göre bu yıl Justin Bieber, Dr. Dre ve geçen ay da Katy Perry gibi isimler, kataloglarını 200 milyon doların üstüne satan sanatçılar arasında... Sadece bu rakamlara bakıldığında bile, Jkbx’in herkes için kârlı bir ticaret yaratma potansiyeli açıkça görülebiliyor.

Duygusal yatırım

Yazının Devamını Oku

ChatGPT okula dönüyor!

24 Eylül 2023
Tüm dünya okullarda yapay zekânın nasıl yönetilmesi gerektiğini konuşuyor. ABD’de ChatGPT’yi yasaklayan şehirler olduğu gibi bu yeniliğe kontrollü olarak kucak açanlar da var. Yapay zekânın eğitimdeki rolü ne olacak? Yasaklamak çözüm mü?

Yapay zekânın en kullanışlı haliyle dünyamıza hızlı giren ChatGPT tam anlamıyla iki yüzlü bir madalyon. Okulların açılmasından hemen önceki yazımda, bu yılın bir ilk olduğundan söz etmiştim. ChatGPT ile başlayan ilk eğitim yılı... İnternetteki kitabi bilgileri insansı konuşma uslubuyla sunan arama motorlarının yerini almaya güdümlü ChatGPT, yeni nesil öğrenciler için etkili bir araca ve teknolojik bir dualiteye dönüşmeye başlıyor. Z Kuşağı’nın üniversite yıllarına denk gelen bu yenilik, dünyanın farklı bir boyuta evrileceğinin güçlü göstergelerinden. Biz yetişkinler ve profesyoneller yapay zekâyı günlük yaşamımıza ve çalışma ortamlarımıza adapte etmeyi henüz yeni öğreniyoruz. Yeni nesil insanlarımız hayata yapay zekayla atılacaklar. ChatGPT hızlı ve akıllı bir bilgi kaynağı. Önce okullarda rağbet görmesi çok doğal. Öğrenciler arasında kopya veya kes yapıştır ödevler olduğu müddetçe ChatGPT kullanılması kaçınılmaz.

LOS ANGELES YASAKLADI

ChatGPT’nin anavatanı ABD nihayetinde yapay zekâ teknolojisinin nimetlerini hem çok kullanan hem de yan etkilerine fazlaca maruz kalan ülkelerin başında geliyor. Tüm dünyada yapay zekânın nasıl yönetileceği ve nasıl tavır alınacağı konusu ortak bir görüşle çözülebilmiş değil. Kaliforniya eyaletinin başkenti Los Angeles, bu yıl eğitimde ChatGPT’yi yasaklamaya karar veren şehirlerden. Chicago ve New York ise okullarda yapay zekâya erişimi halen serbest tutuyor. Wired dergisi, farklı eyaletlerden eğitimcilerle konuyu masaya yatırmış. Herkes için yararlı doneler ve içgörüler barındıran yazıdan bazı kesitler aktaracağım. ChatGPT sonrası eğitim konusunda henüz konsensus oluşmadığı veya geçerli pratiklerin bulunmadığı, konunun merkezinde. Güney Dakota’dan K-12 (okul öncesi, ilk ve ortaöğretim için ABD’de kullanılan ifade) okul müdürü Lisa Parry, üreteç yapay zekâları bu yıl ‘dikkatli biçimde kucaklayacaklarını’ anlatıyor. Kopyadan dolayı halen endişeli ancak intihalin (başkalarının işlerini kendinin gibi gösterme) her zaman eğitimciler için bir mesele olduğunu söylüyor. O nedenle her sene başında ilk ödev ve makaleleri öğrencilere sınıfta, gözünün önünde yazdırıyormuş. Wired yazarlarının sevdiğim bir tasviri var; matematik için hesap makinesi neyse, araştırma ve yazı işleri için de ChatGPT o diyorlar. İşin yorucu ve sıkıcı kısmını halledip öğrencilere daha fazla başarı imkânı sunabileceğinden söz ediyorlar. Okul müdürü Parry bu sene İngilizce öğrencilerinin ChatGPT’yi ‘steroid almış bir arama motoru’ olarak yazılı ödevlerinde beyin fırtınası için kullanacaklarını anlatıyor.

 

BİR ÖĞRENME ARACI

Metin üreteci yapay zekâların her tür bilgiyi ortalığa saçma kabiliyeti muazzam. Ancak halen iyi bir eleştirmen veya vizyoner bir düşünür olmadıklarını hatırlatıyor Wired yazarı Amanda Hoover. Montclair Eyalet Üniversitesi’nden direktör Emily Isaacs

Yazının Devamını Oku

Tarihte ilklerde bu hafta... Evrende ‘sanki’ yalnız değiliz...

17 Eylül 2023
NASA’nın bir yıl önce başlattığı UAP Araştırma Komisyonu’nun ilk resmi raporu 14 Eylül’de yayımlandı. UFO’lar hakkında bilimsel bulgular açıklanıyor. Meksika’da senatoya sergilenen bin yıllık uzaylı bedenleri haftanın bombasıydı. Dünya’ya normalden daha hızlı çarpan meteorsa tartışma konusu oldu. Kozmik gündemin heyecan verici bu üç gelişmesini birlikte inceleyelim.

Perşembe sabahı, ekran başındayım. Önümde insanlık tarihinde en çok merak edilen konuyla ilgili son 24 saat içinde servis edilen 3 ayrı haber var. Son dakika sayfayı ‘yıktığımız’ çok olmuştur fakat ben yaşamımda ilk kez, uzaylılarla ilgili güncel gelişmeler için ana konuyu değiştiriyorum. Gündemi devralan NASA’nın bir yıl önce başlattığı UAP Araştırma Komisyonu’nun 14 Eylül’de yayımlanan ilk resmi raporu. UFO olarak da bildiğimiz tanımsız hava fenomenleri (UAP’ler) hakkında bilimsel bulgular açıklanıyor. Perşembe akşam saatlerinde canlı olarak yayımlanan raporda ilginç ayrıntılar vardı. NASA’dan hemen önce haftanın bomba konusu Meksika’da senatoya sergilenen bin yıllık uzaylı bedenleriydi. Görüntüleri çoktan izlemiş olmalısınız. Henüz iki hafta önce gündeme gelen bir başka haber de Dünya’ya normalden daha hızlı çarpan bir meteorla ilgili. Harvard’lı bilim insanları işin içinde uzaylı teknolojisi olabileceğini düşünüyorlar...

 

NASA BİR MESAJ VERİYOR

Dünyanın farklı yerlerinden 16 biliminsanı ve akademisyenden oluşan NASA’nın UAP bağımsız birimi geçen yıl kurulmuştu. NASA’nın başındaki isim Bill Nelson, etkili bir eski senatör. Yetkileri olan bir idareci ve güçlü bir konuşmacı. Basın toplantısının açılışında önce evrenin ve galaksimizin büyüklüğüne değindi. Ardından NASA biliminsanlarının sonsuz uzayda bizim gibi canlı gezegen bulunma olasılığını ‘1 trilyon civarı’ hesapladıklarını söyledi. Beklenen haberi de verdi ve henüz UAP’lerin Dünya dışı bağlantısını tespit etmediklerini anlattı. “Fakat ne olduklarını da bilmiyoruz” diye ekledi. Nelson’ın ardından kürsüye çıkan NASA’nın ortak idarecisi Nicola Fox, kurumun bu işi layıkıyla yapabilmesi için farklı koşulların olgunlaşması gerektiğini işaret eden bir konuşma yaptı. Konsey raporunun yayımlandığı adresi de paylaştı. Uzun uzadıya bir rapor... Özetle UAP’lerin doğru dürüst incelenebilmesi için elde düzgün veriler ve yeterli donanımlar olmadığını vurguluyor. Sonuçların bilimsel olarak verilebilmesi için ölçümlerin de bilimsel yapılması gerektiğini söylüyorlar. Hükümetin ve özel sektörün, havayolları ve ordunun gözlemlere dahil olabileceğini anlatan NASA, sade vatandaşların da akıllı telefonların işlem gücüyle araştırmaya katılabileceğini belirtiyor. Aslında bu raporun şimdiye kadar yapılan UAP incelemeleriyle değil, işin nasıl yapılması gerektiğiyle ilgili olduğunu vurguluyorlar. Verdikleri örnekse meşhur Pentagon’un videosundan. Sensörlerin ve çevredeki unsurların ne kadar yanıltıcı olabileceğini kanıtlayarak gösteriyorlar.

NASA hükümet, özel sektör, ordunun yanında vatandaşların UFO araştırmasına katılabileceğini belirtiyor.

Toplantıda ABD’nin ünlü yayınları dışında uluslararası basın da vardı. Danimarkalı bir muhabirin ordu itirafçısı David Grusch hakkındaki sorusuna senatör Bill Nelson “Kanıt hani? Kanıt olmazsa bir anlamı yok derim” şeklinde yanıt verdi. Bir başka muhabirin, önceki gün sergilenen uzaylı bedenlerini kastederek “Meksika ile bağlantıya geçtiniz mi” sorusuna NASA sözcüsü “Böyle bulguları varsa dünyaya açıp herkesin inceleyeceği bir hale getirmelerini tavsiye ederim” yanıtını verdi. Özetle NASA, rastgele kameralarla değil, bilimsel ve gelişmiş bir izleme düzenine geçilmesi gerektiğini savunuyor ve başkalarını da harekete çağırıyor. İleride ilginç şeyler göreceğimiz yıllar olacak...

 

Yazının Devamını Oku

Yapay zekâlı eğitim dönemimiz hayırlı olsun

10 Eylül 2023
Sıklıkla öğrencilerin kopya çekme aracı olmasıyla gündeme geliyor ama yapay zekâ teknolojilerinin potansiyeli sadece bununla sınırlı değil. Sanat akımlarından fizik kuramlarına, bilimin neredeyse tüm alanlarından sorulara cevap veren çevrimiçi ansiklopediler, denklemin sadece fotoğrafını yükleyerek çözümüne ulaştığınız internet siteleri artık yapay zekâ desteğine de sahip. Bunlar öğrenim hayatını kolaylaştırabilir.

Yeni okul dönemi teknomedeniyet tarihimizde bir ilk sayılabilir. ChatGPT marifetiyle yapay zekânın eğitim sistemine her kanaldan gireceği ilk öğretim yılı olacak. Her geçen gün gelişen ve bilgiyi derleyebilme kapasitesiyle şaşırtan ChatGPT bu yılın ilk büyük teknoloji haberiydi (1 Ocak 2023 tarihli Hürriyet Pazar). Hemen ardından kopya çeken öğrenciler ve bazı okullarda yasaklanması gündeme gelmişti. ChatGPT eğitim sistemi için önemli bir soru işareti. Terazinin bir yanında kolaya kaçan öğrencilerin ödevlerini ve projelerini yapay zekâya yaptırma ihtimali var. Diğer yandaysa akıllı öğrencilerin başarılarını daha da arttırma potansiyeli... Öğrenci dediğin kopya çeker, hatta kimi zaman öğrenciler kopya hazırlarken bir konuyu daha iyi bile öğrenebilir. Şimdiyse ChatGPT hiçbir nesle kısmet olmamış bir kopya aracına dönüşebileceği gibi makine öğrenimi teknolojisiyle eğitim sürecini zenginleştirme imkânı da taşıyor. Doğru kullanıldığında geleceğin yapay zekâ destekli profesyonel dünyası için gerçek bir hazırlık aracı aslında. ChatGPT ile birlikte eğitim dünyasının nasıl evrileceği derinlikli ve keyifli bir konu. Daha sonra daha kapsamlı yer vereceğim. Bu hafta, verimli olacağını düşündüğüm birkaç kaynakla öğrencilik hayatını kolaylaştıracak pratik uygulamalar paylaşmak istiyorum.

Sınırsız bilim kaynağı

Matematik denklemlerinden tutun tarihe iz bırakmış insanlara, sanat akımlarından fizik kuramlarına kadar bütün akademik konularda muazzam bir bilgi kaynağı olan Wolfram Alpha ile tanışmak, eğitim hayatını baştan sona değiştirebilir. Hem bir arama motoru hem de bilgi kütüphanesi olarak çalışan site artık ChatGPT’nin Plus sürümüyle de entegre çalışabiliyor. İkisini bir arada kullanmak, bilimkurgulardaki her şeyi bilen bilgisayarlarla çalışmak gibi olmalı. wolframalpha.com

Basit ama işlevsel

Google’ın yapay zekâ motorlarıyla
çalışan Socratic, bilim alanında her türlü soruya cevap vermek üzere tasarlanmış, basit ama işlevsel bir uygulama. Adım adım matematik çözümleri, tarihi bir olayın genel hatları veya biyolojik bir sürecin ayrıntıları gibi konuları özet halinde görüntülemeye yarıyor. Elinin altında bulundurmak, ödev hazırlarken veya sınavlara çalışırken büyük kolaylık sağlayabilir. socratic.org

Verimli çalışma teknikleri dijitalleşti

Bu iki yöntemi çalışma hayatına adapte eden öğrencilerin gelecekte başarılı olma şansı yüksek. Kanban, Japonlar tarafından keşfedilmiş çok basit bir süreç takip tekniği. Ödev ve proje aşamalarının takibini kolaylaştıran bu yöntemle günlük hayatını bile düzene sokabilirsin. Kanban ile bütün işler üç gruba ayrılıyor: Yapılacak (todo), yapılıyor (doing), yapıldı (done). Klasik teknikte bir mantar pano üç sütuna bölünüyor ve post it’lere yazılan işler ilerledikçe yan sütuna kaydırılıyor. Bu basit ve çok etkili yöntemi dijitale taşıyan onlarca uygulama var. Trello bunların en düzgün ve kapsamlı çalışanı. İş dünyasında standart haline gelmeye başlayan Trello ve benzeri uygulamalar öğrencilik hayatını kolaylaştırırken iş yaşamına da ufak ufak hazırlanmalarını sağlayabilir.

Yazının Devamını Oku