Berlin’de 55’incisi düzenlenen Uluslararası Turizm Borsası (ITB) Fuarı, başta Avrupa olmak üzere turizm destinasyonlarının belirlendiği en önemli fuarların başında gelir.
Alanında dünyanın en büyüğü olarak kabul edilen fuarda, bu yıl 165 ülkeden yaklaşık 5 bin 500’den fazla firma vardı.
Berlin Fuarı, bir anlama Avrupa’nın turizm için “seçme ve yerleştirme” merkezidir. Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Ersoy’la bu önemli fuardan döner dönmez kısa bir sohbet yaptık.
Türkiye için haberler iyi.
Geçen yıl 6.2 milyon turist ile Türkiye’ye gelen turist sayısında Ruslar’dan sonra ikinci sırada olan Almanya bu defa birinciliğe yerleşiyor. İşte Bakan Ersoy’un o sözleri:
“2023’ü çok iddialı bir rekor sayıyla kapatmıştık. Almanya’dan 6.2 milyon ziyaretçiyle 2023’ü kapattık. İlk veriler de çok çok iyi. Erken rezervasyonlarda yüzde 20’nin üzerinde artış gözlemleniyor. Bazı operatörlerde bu sayının çok fazla olduğunu gözlemliyoruz. 2024’te Almanya bazında 7 milyon sayısını geçmeyi umuyoruz.”
Peki fuardaki izlenimlerine göre bir turizm rotası olarak Türkiye’nin durumu nasıl? İşte cevap:
“
Başarılı bir diplomatın Ermeni teröristler tarafından planlı bir şekilde katledilişi.
Aynı zamanda bir tarih ve biyografi kitabı.
Eski Belgrad şu andaki Moskova Büyükelçimiz Tanju Bilgiç harika bir kitap yazmış.
Büyükelçi Bilgiç, iki kez bakanlık sözcülüğü yapmış nadir büyükelçilerimizden birisidir.
Bakanlıkla medya arasında harika bir denge kurmuştu.
Muğla Büyükşehir Belediye Başkan adayı Aydın Ayaydın’ın davetiyle ben de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın masasındayım.
Aydın Hoca her misafirle tek tek ilgileniyor. Enerjisi yüksek.
Dikkat ediyorum; Ayaydın rakiplerle polemik yerine proje ve çözüm odaklı.
Tek cümleyle özetlersem;
“Siyasetten çok hizmete ayarlı bir programı var.”
Serkan Yazıcı, her zamanki samimiyetiyle öyle.
Çevreye bakıyorum, Muğla’dan Bodrum’dan, Milas’tan, Yatağan’dan, Marmaris ve Fethiye’den yoğun ilgi var.
Otel sahipleri, liman sahipleri, tarım sektörü, çiftçiler, sanayiciler, turizmciler orada.
Marmaris Körfezi’ne uzun zaman önce bir dalış yapmıştık. Sonra kentin Yalancı Boğaz’dan dışarı boşalan atıklarının boru mesafesi kısa olduğu için dönüp tekrar Körfez’e girdiğini tespit etmiştik.
Sonra Fethiye Körfezi’nin her geçen gün çamura boğulduğunu gördük.
Bu yazılarım üzerine;
AK Parti Muğla Büyükşehir Belediye Başkan adayı Aydın Ayaydın aramış ve şöyle demişti:
“Konuyu Sayın Cumhurbaşkanımıza ilettim. Hemen talimat verdi. Marmaris ve Fethiye körfezlerinin temizliği için gemiler yola çıkıyor...”
Ayaydın sözünü tuttu. Ve ilk gemi önceki gün Marmaris Körfezi’ne geldi.
Diğer gemi hava muhalefeti nedeniyle Didim’e sığındı. 1 hafta içinde o da geliyor.
Ayaydın’dan aldığım bilgiler şöyle:
Peki yüz yıldır süren bu hayal nasıl gerçekleşti? Bu devrimin sırrı nedir?
İşte bunları KAAN’ın yapıldığı TUSAŞ’ın Genel Müdürü Temel Kotil’e sordum. Üstelik mühendis Temel Kotil’e.
İlk sözü şu oldu: “Biliyor musunuz; KAAN için 1500 mühendis çalışıyor. Bunların yaş ortalaması 30’dur. Emin olun ki yeni nesil uçakları yaparsınız. Ama asıl olan o uçakları yapacak yeni nesilleri yetiştirmektir. İşte biz bunu başardık. Devrim budur.”
Bu cevap aslında; Gençliğin Türkiye’nin geleceğine doğru yürüdüğü o büyük yolculuğun ana kapısıdır.
Sohbetimiz sonra şöyle gelişiyor:
- Önce kimse inanamadı. Ama gerçek oldu. TUSAŞ’da kaç mühendis çalışıyor?
Fatih Bey burada en önemli şey genç mühendislerimizdir. Olayın sırrı budur. TUSAŞ’da toplam 7 bin mühendis çalışıyor.
- Peki KAAN için o genç mühendisler nasıl seçildi?
Mamalar konur. O diğerlerini beklerdi.
Tıpkı bir bebek gibi başını yastığa koyup;
Oyuncak ayısını dişlerinin arasına alıp öyle uyurdu. Adı Miço’ydu.
Ve inanın o yalnızca bir köpek değildi.
İnsanın algı evreninin çok ötesinde;
Başka bir dünyadan bakıp, bizim dilimizi anlayan; Ama bizim algı kapasitemiz yetmediği için;
Onun dilini anlayamadığımız bir canlıydı.
Denizcilerin dilinden alarm veriyorum.
Defalarca yazdım. Anlattım. Önceki cumartesi günü yine yazdım:
“Fahiş marina fiyatları tekne sattırıyor. Amatör denizciler can çekişiyor.”
Arkadaşlar...
Tekne denilince öyle lüks yatlardan, devasa yatlardan bahsetmiyorum.
10-15 metrelik yelkenliler.
Bizim gibi üç tarafı denizlerle çevrili ülkelerde.
Ege ve Akdeniz gibi deniz turizmi için Allah’ın bir lütfu olan cennet koyların yeraldığı körfezlerde.
Müthiş... Muazzam. İnsanı yerine çivileyen bir film bu.
İlk sahne; olimpiyat stadında kulvarda startı bekleyen sporcular. Patlayan bir tabanca.
İkinci sahne; Afrika’dan bir yer. Bir kalaşnikof tüfeğe sürülen bir mermi. Ve ateş. Koşarak kaçan çocuklar.
Ve şu söz:
-Herkesin koşma nedeni başkadır!
Olimpiyatlarda yarışacak “mülteci takımı” için yapılmış bu belgesel.
Ve seçmeler.