İzmir'deki yolsuzluk davasında karara doğru

Güncelleme Tarihi:

İzmirdeki yolsuzluk davasında karara doğru
Oluşturulma Tarihi: Nisan 12, 2012 15:47

İZMİR Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik gerçekleştirilen operasyonlarla ilgili haklarında dava açılan, aralarında CHP’li Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun da bulunduğu 130 sanığın yargılandığı davanın 8’inci duruşması başladı. Bu duruşmada da tutuksuz sanıkların savunmaları alınmaya devam edildi. Yarın mahkeme heyeti avukatların savunmasını dinledikten sonra tahliye taleplerini değerlendirip bir ara karar verecek.

Haberin Devamı

Geçen yıl Mayıs ve Kasım aylarında polisin gerçekleştirdiği operasyonlarla ilgili, Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun aralarında bulunduğu 2’si aranan, 2’si başka suçtan tutuklu olmak üzere toplam 16’sı tutuklu 130 sanığın yargılandığı davanın 8’inci duruşması, bugün saat 09.30’da İzmir Özel Yetkili 8’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmeye başladı. Başkan Kocaoğlu, her gün olduğu gibi yine adliyeye gelip duruşma salonundaki yerini aldı. Duruşmaya tutuklu sanıklar ile aralarında Başkan Kocaoğlu’nun da bulunduğu bazı tutuksuz sanıklar, avukatlar ve sanık yakınları katıldı. Başkan Kocaoğlu ve eşi Türkegül Kocaoğlu, adliyeye girişi sırasında vatandaşlar tarafından alkışlarla karşılandı.

İlk savunmayı Fen İşleri Daire Başkanlığı’nda görev yapan Hatice Ülkü Markoviç verdi. Markoviç, suç örgütü üyesi olmadığını belirterek, "Suç örgütü eyleminde bulunmadım. Buca Toplu Konut’u yasal olarak yapılmıştır. Ben yasal olarak kurulmuş İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde bir çalışanım. İnşaat ruhsatsız değildir. Yapılan plana göre, ayrı bir yangın merdiveni yapma zorunluluğumuz yoktur. Beraatimi istiyorum" dedi. Suç tarihinde belediyede avukat olarak çalıştığını söyleyen Şadıman Karakaş da, ihale komisyonunda hukukçu üyesi olduğunu, kooperatif inşaatında aykırı bir işlem görmediğini söyledi. Belediyede inşaat mühendisi olarak görev yaptığını belirten Ersoy Bozduman da, suçlamaları kabul etmedi. Ayşegül Türk ise, "Belediyede çalışan devlet memuruyum. Ben ihale öncesi evrakların hazırlanmasında yer aldım. İhale yapıldıktan sonra görevim yoktu. Herhangi bir suç örgütü yoktur. Örgüte de üye değilim" dedi. Etüt Proje Daire Eski Başkanı Sedat Baylan da tarafına yönetilen suçlamaları kabul etmedi. Vahdettin Akyol da bilirkişi raporlarının tümünü reddediğini söyledi. İbrahim Kıvılcım ise, "Ben Alaattin Eraslan’ın yanında ücretli olarak çalışan biriyim. İhaleye girmek amacıyla teknik şartnameyi aldım. Fakat İSO 2001 belgesi istendi. Bizim firmanın belgesi olmadığından giremeyeceğimizi anladım. Bunun üzerine Eraslan, ihaleye girecek firmalara malzemelerin olduğunu, kiraya verilmesi konusunda bu kişilerle konuşmamı söyledi. Ben ihalede kimseyi tehdit etmedim. İzmir’in yabancısı olduğum için ihaleye giren firma yetkilisine teklif mektubunu nereye vereceğimi sordum" dedi.

ÜZÜNTÜDEN KİLO VERDİM

Kültürel ve Sosyal Daire Başkanlığı’nda çalışan Sevdiye Erentürk, "24 yıldır temiz siciliyle çalışan bir çalışınım. Üzüntüden 10 kilo verdim, reflü oldum. Antidepresan kullandım. Suç örgütü üyeliğini de kabul etmiyorum. Yaz kampı ile ilgili ihalede herhangi bir kimseye de bilgi aktarmadım" diye konuştu. Yekta Orhan Saydam, "Grand Plaza Şirketi’nde banket Müdürlüğü’nde organizasyon işlerinde yardımcı eleman olarak çalışıyorum. Benim ürünleri sipariş etme gibi herhangi bir görev ve yetkim yoktur. Grand Plaza Müdürlüğü’nde teslim alınan kargo evraklarında imza eksikliği görmüş, bize gönderdiler. Biz de Çağrı Çavuşoğlu ile birlikte alt nüshayı imzaladık. Evrakta sahtecilik suçunu işlemedim. Bizim Fuar Hol 4’te depomuz vardır. Seçim bürolarına soğuk sandviç gönderilmedi" dedi.

AKRABASI KONUŞTU

Başkan Kocaoğlu’nun akrabası Çağrı Çavuşoğlu ise, "Ben de banket görevlisi olarak çalışıyorum. Amirlerimizden aldığımız emirleri uygularız. O dönemde depo sorumlusu müşteki Cem Cevahir Kiraz’dır. İmzaları eksik olan evrakları ikiye ayırdık. Yarısını Yekta, yarısını ben imzaladım. Suç kastımız yoktur. Kiraz, işten çıkarılınca depoya beni verdiler. Depoda bandrolsüz içki vardı. Bu konu hakkında savcılığa ifade verdim" diye konuştu.

SEÇİM BÜROLARINA SANDVİÇ GÖNDERİLMEDİ

Grand Plaza Şirketi’nde banket müdürü olarak çalışan Erkan Tiryaki de, "2010 yılında işime son verildi. Benim görevim, banket hizmetlerini kontrol etmekti. Zaman zaman eleman sayısı artardı. Protokol müdürlüğü ve Grand Plaza Müdürlüğü tarafından yapılacak olan organizasyonlarla ilgili yazılı talimat verilir. Önce etkinliğin yapılacağı yerde keşif yaparım. Talep edilen malzemeler iç yazışma ile yapılmaktadır. Talep formları ben olmadığım zaman yardımcım da imzalar. Depodan tek bir mal bile alınamaz. Belirtilen tarihten bir gün önce benim işime son verilmişti. Soruşturmanın başlamasına neden olan kişi Kiraz’dır. Bana hiç kimse seçim bürolarına mal götürmem konusunda talimat vermedi. Ben de kimseye vermedim. Seçim bürolarına sandviç gönderilmedi. Ben kimseye irsaliyelere imza atmasını söylemedim. Bizim şirkette herkes imza atması için talimat verebilir. Depoya giren her türlü malın giriş çıkış imzasını atma yetkisi depocunundur" dedi.

HAKİMDEN UYARI

Sanığın avukatı ile bir başka sanığın avukatı arasında tartışma çıktı. Tiryaki’nin avukatı yüksek sesle konuşunca, mahkeme başkanı, sesini ayarlamasını istedi. Bunun üzerine avukat, "Ben askerliğimi topçu olarak yaptım. Sol kulağım duymuyor. Bu yüzden yüksek sesle konuşuyorum. Eğer görev yapmayacaksak, cübbemi çıkartıp, çıkayım" dedi.

TAPELERE GİYDİRME YAPILMIŞ

Suç tarihinde Grand Plaza’da Satın Alma Müdürü olarak çalıştığını belirten Cemal Hayati Öztürk de, suçlamaları kabul etmedi. Suçu bildirmeme iddiasıyla yargılanan ve bu suçu Anayasa Mahkemesi tarafından kaldırıldığı öğrenilen Öztürk, "Belediyedeki gelişmeleri basından ve internet sitelerinden takip ediyordum. Burada menfi ve müspet yazılar yazılmaktaydı. Buralarda yapılan yorumları Hasan Ercan’la telefonla konuştum. Tapelere giydirme yapılmış. Bana bağlı çalışan kimse yoktur. Kağıt üzerinde müdür olarak görünüyorum. Sandviç ve pide usulsüzlüğünde bir bilgim yoktur. Sadece ailesini geçindirmeye çalışan biriydim. Emekli oldum" diye konuştu.

Duruşmaya öğlen arası verildi.

YARIN ÖNEMLİ GÜN

Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik gerçekleştirilen operasyonun ardından 3 Nisan’da görülmeye başlanan davanın ilk bölümü yarın sona erecek. Dokuz gün süren, genelde mesai saatlerine uyulan duruşmalarda, 22’si tutuklu toplam 130 sanık dinlendi. Her duruşma gününde CHP örgütüne bağlı gruplar, adliye dışında tepkilerini dile getirdi, Başkan Kocaoğlu’na yönelik desteklerini gösterdi. Yarın sanık avukatlarının savunmaları ve taleplerinin dinlenmesinin ardından mahkeme heyetinin, ilk kararını vereceği öğrenildi. Mahkeme heyetinin, talep ve savunmaları almasının ardından ara vererek tüm bilgi ve delilleri değerlendireceği, buna göre sanıklarla ilgili tutuklama veya tahliye kararlarını açıklayacağı öğrenildi. Yarınki duruşmanın gece yarısına kadar sürmesinin beklendiği, duruşma salonunda yine aynı sıkı tedbirlerin uygulanacağı bildirildi. Davanın ilk başladığı gün gibi, aralarında CHP üyesi ve işçi sendikalarının da bulunduğu grupların, adliye dışına gelerek kararı bekleyecekleri, adliye çevresini miting alanına dönüştürecekleri de kaydedildi. Ayrıca, CHP Genel Başkan Yardımcısı Nihat Matkap’ın da yarın adliyeye gelerek sanıklara destek verecek.

ÖDEMELER YASALDIR

Haberin Devamı

Öğleden sonra ifade veren İZFAŞ İdari ve Mali İşlerden Sorumlu eski Müdür Yardımcısı Taşkın Aydoğan, şirket sözleşmesinde neler yapılabileceği açıkça belli olduğunu söyledi. Aydoğan, "İZFAŞ Genel Müdürü istediği taktirde, istediği kişileri konaklama ihtiyaçlarını karşılaması yönetim kurulu kararında mevcuttur. Çeşme’de otelde konaklayanlar bu projede yer alan kişilerdir. Karşıyaka’da yapılması planlanan opera binasının toplantısıdır. Ödemeler yasaldır" dedi.

Haberin Devamı

İZFAŞ eski Müdürü Doğan İşleyen de tüm ödemelerin yasal olduğunu söyledi. İZFAŞ yönetim kurulu üyesi olduğunu söyleyen Mehmet Şakir Örs de "Yurt dışı seyahatindeki harcamalara imza attım. Bu gezi İzmir’i daha iyi tanıtmak amacıyla yapılmıştır. Yapılan harcama 23 bin liradır. Hayatın doğal akışına göre ödeme normaldir. Kişilik haklarımıza haksızlık yapılmıştır" dedi.

Abiye ve giyim firması bulunduğunu ve İzmir Ticaret Odası’nın yüzde 2’lik hissesi nedeniyle oda tarafından İZFAŞ yönetim kurulunda görevlendirildiğini belirten Abdullah Salkım da, beraatini talep etti. Semih Seval de EBSO üyesi olduğunu ve oda tarafından İZFAŞ yönetiminde görevlendirildiğini söyledi.

Haberin Devamı

BU LEKEYİ KİM TEMİZLEYECEK

Veysel Çıldır da, "Türkiye’nin en çalkantılı 1980 döneminde Siyasal Bilimler Fakültesi’nden mezun oldum. O zaman bir örgüte üye olmadım. Çalışma hayatımın sona geldiğinde böyle bir suçlama, benim onuruma leke olmuştur. Bu lekenin temizlenmesini istiyorum" dedi.

ÖRGÜTE ÜYE DEĞİLİM

Gökçe Irmak Ağar, o dönem teftiş kurulu başkanın Mehmet Hulusi Gülşen olduğunu belirtip, "Görevimi yönetmenlik çerçevesinde yaptım. Üç yıl müfetiş yardımcılığı yapıp, imtihana girip müfetiş oldum. Gülşen tarafından spor kulübünü denetlemek için görevlendirildim. Bu benim meslekteki ikinci raporumdur. TCK 279’1 maddesine göre cezalandırılmam isteniyor. Müfetişler kurul başkanından aldıkları talimata göre hareket eder. Yaptığımız incelemeleri adli makamlara bildirme zorunluluğumuz yoktur" dedi.

Haberin Devamı

BU İDDİANAME SİYASİDİR

Manisa Köy Kooperatifi Başkanı Nurettin Dingaz da, "Kooperatif binasına yanıma dört kişi geldi. Gelen kişilerden ikisinin polis, ikisinin mali kontroller olduğunu giderlerken öğrendim. Benden şallarla ilgili satış faturalarını istedi. Bizim ortaklarımızın eşleri de atölyelerde çalışmaktadır. Bu malları yarı ham olarak alıp işleyerek üretiriz. Kestik,biçtik 37 bin tane kutuya koyup, fuarda birliğe teslim ettik. Bilirkişi yanlı rapor hazırlamıştır. Bilirkişi burada savcı olmuş, polis olmuştur. Bin tanesini şartname dışında, kendi irademizle verdik. Bunların dışındaki şallar sözleşmeye göre yapılmıştır. Manisalı tek sanığım. 2009 yılında da belediyenin dağıttığı şalları Eyüp Bayındır yapmıştır. Bu kişi neden sanık değildir? Bu iddianame siyasidir" dedi.

Haberin Devamı

ŞAL ÖRNEKLERİNİ VERDİK

İzmir Köy Koop Birliği Başkanı Muhittin Akbulut da, "İzmir Büyükşehir Belediyesi sosyal demokrat bir belediyedir. Ne benim, ne belediyenin bir suçu yoktur. Belediye yerel bir belediyecilik yaparak kooperatiflerden alım yapmakta. Biz bindiğimiz dalı nasıl keseriz? Başka kooperatiflerin ürettiklerini birliğimizde satıyoruz. Öğretmenler günü dolayısıyla kaşkol ve şal örneklerini belediyeye verdik. Bunların yapılması için de Manisa Köy Koop’la anlaştık. İlk etapta 15 bindi, daha sonra sayı artırıldı. Malların tümünün faturası vardır. Şalları fiziken kontrol etmemiz zaman olarak uygun değildi" dedi.

İzmir Köy Koop Birliği’nde İdari İşler Müdürlüğü yapan Yasemin Güngör de suçlamaları kabul etmedi.

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!